Seçkinin düşü avamın bugünü

Hollanda da hayır deyince AB anayasasının, fikri değilse de bugünkü metni kesin bir şekilde öldü. Avrupa'nın elitleri "aksayan ne idi" tartışa dursunlar, bizdeki AB muarızları da "bakın Avrupalı bile AB'yi istemiyor" diyerek ağızları kulaklarında konuşuyorlar. Çıkış noktası ekonomik ortaklık, bilahare de ekonomik birlik olan bir yapının, siyasi olarak da birlik haline dönüşmesinin çok da kolay olmayacağı ortaya çıktı. Peki Avrupa Birliği süreci de öldü mü? Kesinlikle hayır. Yaşlı kıtanın siyasi elitleri, siyasi birlik sürecini, halklarının da anlayacağı ve tasvip edeceği bir şekilde yeniden canlandıracaklardır. Buna emin olun. Zira Avrupa Birliği, bir Fransız ihtilali veya Doğu blokunun dağılması gibi tabandan yukarıya gelen bir oluşum değil. Avrupa'daki siyasi üst yapı, geçmişte iki büyük savaş geçirmiş bir kıtayı, gelecekte ayakta tutabilmek için önce Demir-Çelik Birliği, sonra AET ve AT nihayet Avrupa Birliğini şekillendirdi. Vizyon Tabandan üst yapıya doğru gelişen hareketler hızlı, sert, kimi zaman yıkıcı ama çok çabuk sonuç alınan süreçlerdir. Bu hareketler kendi üst yapılarını bilahare oluştururlar. Üst yapının başlattığı süreçler ise daha uzun ve teferruatlı oldukları gibi, çoğunlukla tabanın da reaksiyonu veya direnişi ile karşılaşırlar. Dolayısıyla halkın, tabanın ikna edilmesi zaman alır. Avrupa'nın önce ekonomik, sonra siyasi birlik olma çabasının bir üst yapı hareketi olduğunu, ülkelerin tamamının da demokratik yönetimler olduğunu, dolayısıyla dayatma diye bir durumun asla olamayacağını bilmeliyiz. Türkiye gibi demokrasisi aksak, demokratik kültürü de gelişmemiş ülkelerde, dayatma ve üst yapının halka birşeyi bastırarak kabul ettirmesi geçmişte vaki olagelmiştir. Ancak Avrupa'da da, demokratik kalitesini artıran Türkiye'de de bu süreç ancak ikna ve demokratik kabullerle olacaktır. Ama olacaktır... AB'nin elitleri, halklara siyasi birliğin gereğini anlatmayı mutlaka başaracaklardır.