Sene-i devriye

A -
A +

Dün 3 Kasım idi. Yani Genel Seçimlerin birinci yıldönümü. Türkiye 3 partili yamalı bohça bir hükümetten ve oniki yıllık koalisyonlar döneminden tek parti iktidarına uyanmıştı 4 Kasım sabahı. Üstelik de statükonun desteklemediği, "ötekiler"in merkeze hamle yapışını temsil eden bir partinin iktidarına. Seçimin hemen sonrasının Türkiye atmosferinde sevinç, şaşkınlık, ümit, tedirginlik, tepki karmaşası hakimdi. Bilhassa "sistemin muktedirlerinde" bir gerginlik ve reaksiyon vardı. Öyle ya, bugüne kadar tek başlarına tuttukları "sistemin manivelası"nı kendilerinden olmayan, "öte taraftan çıkagelen" insanlarla paylaşmak zorundaydılar. Hatta, demokratrik kurallar tam olarak işlerse, seçimle gelenler manivelanın esas sahibi de olabilirlerdi. Bir de, statükoyu temsil etmeyen, ama şu veya bu sebepten AK Parti iktidarına şüphe ile bakan "elitist" bir zümre de mevcuttu. Böyle bir ortamda yetkiyi devraldı AK Parti. Ben ekonomi yazarıyım, dolayısıyla o gözlükle geriye dönüp baktığımızda ise, Mart ayına kadar bocalayan, ne yapacağına karar vermemiş bir hükümet vardı ekonomide. Eski "Milli Görüş refleksi"yle, önce IMF ile ters düştüler. Acil Eylem Planı ile, biraz popülist, biraz da ütopik hedefler koydular kendilerine. ABD'den alınacak krediye (hatırlayın Mart tezkeresi ile gelecek 26 milyar USD) güvenerek bütçe yaptılar, IMF destekli programın şartlarını gözardı ettiler. Ancak, tezkere çıkmayıp kredi suya düşünce, hükümet, bilhassa Başbakan Erdoğan çok pragmatik davrandılar. Bütçeyi hemen IMF programı ile uyumlu hale getirdiler. O andan itibaren de, hükümetin hem ekonomide tek sesli bir yönetim sergilediğini, hem de uygulanmakta olan programın gereklerini benimsediğini gördük. AK Parti iktidarı pragmatik davranarak doğru olanı yapmış, IMF'ye "posta koymayı " bırakıp enflasyon mücadelesini ve bütçe disiplinini hedefe yerleştirmişti. Akl-ı selim Mevcut tabloya bakıldığında, AK Parti'nin ekonomiyi iyi yürüttüğünü söyleyebiliriz. Hızla karar alabilmeleri, hırs ve duygularının değil, aklın yolunda ilerlemeleri, onlara şüphe ve biraz da küçümseme ile bakan "para piyasası aktörlerinin" dahi kanaatlerini müspetleştirdi. 2004'te de enflasyonun beli kırılıp, reel faizler yüzde 7-8 civarına çekilebilirse, aslolan "sürdürülebilir büyüme" elde edilir. İşte AK Parti hükümeti, ekonomik zaferi o zaman tescil etmiş olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.