Sıcak para kriz vesaire...

Ekonomi allamelerinin bir ezberi de şudur: Türkiye'ye yabancı kaynak giriyorsa, bu mutlaka sıcak paradır ve girdiği gibi çıkar; çıkarken de ekonomiyi yıkar geçer. Nedendir bilmiyorum, birileri bir konu atıveriyor gündeme; sonra bir bakmışız ki hepimiz o konuyu var gücümüzle tartışmaktayız. Son iki ayda döviz hızla değer kaybetti ya; "sıcak para eşittir felaket" korosu var gücüyle devrede şimdi. Evet sıcak para, yani kısa vadeli yabancı sermaye var Türkiye'de. Dünyanın her yanında olduğu gibi. Türkiye'deki iktisadi iyileşmenin sağlayacağı kısa vadeli kârın peşinde olan bir para bu. Ama dünyanın en büyük yatırım bankalarından Morgan Stanley'in söylediği gibi "yabancıların döviz satıp TL'ye yatırım yapma isteğini sadece sıcak para hareketi olarak görürsek, Türkiye'deki dönüşümü göz ardı ederiz". Hikaye iyi... Finans dünyasında "hikaye" tabiri, bir ülkenin veya şirketin gelecekteki performansı ile ilgili beklentileri tanımlar. Türkiye yabancı yatırımcıya, muadili olan diğer ülkelerden daha ilginç ve cazip bir hikaye sunuyor. Nedir bu hikayenin bileşenleri? Güçlü bir ekonomik iyileşme, tarihinin en düşük enflasyonu, giderek muhkem hale gelen bir bütçe ve AB müzakerelerinin getireceği sosyal ve siyasi dönüşüm. Yine çok iyimser olduğuma dair tenkitler alacağımı bilerek yazıyorum bunları. Risk yok mu? Tabii ki var. Ama güven unsuru riskten daha baskın olduğu için yabancı geliyor. Şu anda reel faizler yüzde 8 civarında. Dünya ölçeğinde hâlâ yüksek bir getiri vaadediyor ve bir kısım para da bu getirinin cazibesiyle gelmekte. Ama çok değil, daha 3-4 yıl evvel yüzde 35 idi bu ülkedeki reel faiz. Şimdi gelen yabancı paranın büyük kısmı o dönemde gelmiyordu. O kadar yüksek getiriye gelmeyen paranın, şimdi izafi olarak çok daha düşük bir getiriye neden geldiğini anlayabiliyorsanız, bugünün Türkiye'sinin gerçeğini de anlamışsınız demektir. O zaman da "sıcak para geliyor, kaçın!" diye ortalığı velveleye verenlerin dolduruşuna gelmezsiniz.