Şikayet et ki havan olsun!

A -
A +

Şikayet geleneği olan bir ülkeyiz. Sokaktaki vatandaştan, büyük işadamına kadar herkes şikayet eder Türkiye'de. Televizyonlardaki sokak röportajları zirvedir bu konuda. Bir ülkede, toplum yedisinden yetmişine kadar biteviye şikayet ve itiraz halinde olunca da, ekonomik göstergeler başka bir ülkeyi mi ölçüyor diye düşünmeden edemiyor. Ancak, on yılda dört krizi kafasına yiyen, üstelik bunlardan ikisine, kendisini yönetenlerin akıl almaz beceriksizlikleri yüzünden maruz kalan insanların, "isyanla karışık şikayet" alışkanlığını anlayışla karşılamak da lazım. İşin metafizik boyutuna girip, "şükretmeyi unutan" bir sosyal yapıdan da bahsedebiliriz gerçi ama, ben büyüme rakamlarında dikkatimi çeken bir unsurdan bahsedeceğim. Kur ve yatırım Geçen sene bu zamanlarda, döviz kurunun düşük seyretmesinden dolayı, "ihracatçı birlikleri" tozu dumana katıyorlardı. İhracatçının sıfırı tükettiğini, yükselen rakamların aldatıcı olduğunu, firmaların, pazar kaybetmemek için, aldıkları yurtdışı siparişleri zararına üretip gönderdiklerini söylüyorlardı. "İki üç ay sonra ihracatta düşüşler başladığında görürsünüz" diyorlardı. Bir de, firmaların düşük kur yüzünden kâr edemediklerini ve yeni yatırım yapamadıklarını, kapasite kullanımında sınıra geldiklerini söylüyorlardı. Şikayetlere göre ihracat sektörü çökmek üzereydi, durum vahimdi ve sorumlusu da, -eskiden olduğu gibi- dövize müdahale edip, kuru "ihracatçının kâr hedefine göre" yukarı çekmeyen Merkez Bankası idi. Ancak, gelin görün ki, aylar ilerledi ve ihracat, düşmek şöyle dursun, rekor üstüne rekor kırmaya devam etti. TİM'in verileri, Haziran'da rakamın 5,3 milyar dolar olduğunu söylüyor. Yıl sonunda 60 milyar dolar hiç de hayal değil. 2004'ün ilk çeyrek rakamlarına göre yatırımlarda da, bir yıl öncesine göre yüzde 50'den fazla artış meydana geldi. Özel sektör 7,5 katrilyon TL yatırım yapmış üç ayda. Yani kapasiteler yenileniyor ve artıyor. O halde, bir yıl önce TİM Başkanı (veya diğer ihracatçı örgütleri) neyin şikayetinde idiler diye düşünmeden edemiyorum. Türk sanayisi, ihracatçısıyla, üreticisiyle iki kavramı yeniden keşfetti: Rekabet ve Verimlilik. Küresel ekonomide var olmanın iki mutlak şartı. Üretimde verimi, satışta rekabeti öğrenmiş Türk üreticisi, ihracatta da, iç pazarda da büyümeye devam edecektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.