Avrupa ve Amerika'da büyük bir mali çalkantı var, doğru... Bilinen piyasa kargaşasından öte, sistemik ve devasa bir problem... 3 yıl önce başlayan bir yapısöküm süreci belki de... Yeni, yepyeni bir finansal mimarinin, bir başka mali çağın eşiğindeyiz. Lakin olan biteni 10 yıl öncesinin zihin yapısıyla, sebep-sonuç ilişkileriyle anlamaya çalışanlar, çok fena ıskalıyorlar. 'Döviz arttı, borsa düştü, eyvah kriz çıktı' sıralamasıyla düşünenler var. Eskiden doğru bir mantık silsilesi diyebilirdik ama bugün 'körün fili tarif etmesinden' başka bir şey değil... Cari açık verileri açıklandı. Orada bir hesap kalemi vardır: Net hata-noksan. Yani ülkeye giren (veya çıkan) ama kaynağı, sebebi bilinmeyen döviz miktarı... İlk 6 ayda 9,8 milyar -kabaca 10 milyar- dolar... Sadece haziranda 2,5 milyar doları bulmuş. Yani cari açığın neredeyse dörtte biri buradan finanse edilmiş. Bu para nereden geldi, nasıl geldi meçhul... Ama neden geldiği meçhul değil: Türkiye, bölgesinde bir 'istikrar adası -island of confidence and stability-' olarak algılanıyor. Türk'ün Türk'e propagandası da değil bu yazdığım... İsrail ve Arap gazetelerinde defalarca yazıldı bu tabir... İşte net hata noksanda görülen bu 10 milyar dolar, ağırlıklı olarak Arap ülkelerinden çantayla getirilen paralar... Ve bir kısmı da Türklerin 'beyan dışı' paraları... Bu ülkeyi güvenilir buldukları için getirilen paralar... Üretim ve refah adım adım doğuya ve Latin Amerika'ya kayıyor. Yıllar alacak bir süreç bu... Ve Türkiye bu değişen eksenin mihverinde yer alan, zenginlik ve serveti çeken bir ülke olacak. Ama siz illa 'borsa indi, döviz çıktı' ile uğraşıp dünün ezberleriyle paniklemeye devam edecekseniz, buyurun. Kaçış Teoman 'müziği bırakıyorum, zira yoruldum' dedi ya... Kaçış üzerine, inziva üzerine güzellemeler gırla gidiyor. Teoman'dan bir 'modern zaman filozofu' , bir Zizek, bir Habermas üretmelerine ramak kaldı. Oysa adam felsefi iddia filan ortaya koymuyor. Zamana karşı yarışmaktan, kuralları konulmuş bir oyunu oynamaktan yorulduğunu söylüyor. Hayatını yavaşlatmaktan, kendi hayatında konforun tarifini yeniden yapmaktan bahsediyor. Daha zengin ve müreffeh yaşayacağım diye delice bir tempoda yaşamaktan kurtulup yavaşlamak... Birçoklarının istediği de bu değil mi? Sözün bittiği yer İnternet andıcının gerçekliğini generaller bile kabul etti. Hazırlayan subay da itiraf... Ama Ümit Zileli 'internet andıcına inanmıyorum' dedi. Rabbim kimseyi idrakten yoksun kılmasın!