Bey çeşmesinden su dağıtmak tabirini duymuşsunuzdur. Başkasının kesesinden cömertlik yapanlar için söylenen bir söz. Türkiye'deki emeklilik kurumlarının durumuna da cuk diye oturuyor. Sosyal güvenlik sistemi tıkanmak üzere ; daha doğrusu, fiilen tükenmiş durumda. 20 katrilyona yakın bir açık var; GSMH'nın yüzde 4,5'una tekabül ediyor. Teorik olarak emeklilik sistemleri, topladıkları primler üzerinden yapılan aktüeryal hesaplarla ve oluşan fonların etkin şekilde değerlendirilmesiyle işlerler. Yani, hesaplar doğru yapıldıysa ve toplanan primler iyi değerlendirildiyse, sistemin açık vermemesi gerekir. Eğer açık varsa, üstelik de Türkiye örneğinde olduğu gibi bu açık yıllarca devam ediyorsa, sistemin tekerleği çoktan kırılmış demektir. Bir an için düşünün lütfen, "banka hortumlamaları" için siyasetçisiyle, gazetecisiyle tüm Türkiye kıyametleri kopartıyor. Zira, devletin sırtına yıkılan 30-35 milyar dolar zarar var ortada. Ama ne olursa olsun, devletin bir defaya mahsus üstlendiği bir zarardan bahsediyoruz. Sosyal güvenlik sistemi ise, devletin sırtına yılda 10-12 milyar dolar zarar yüklüyor; her yıl, üstelik telafisi mümkün olmayacak bir şekilde. Esas hortum nerede, görebiliyor musunuz? Devlet Baba "E kardeşim, devlet vatandaşına emekli olduğunda tabii ki para verecek" diyor olabilirsiniz. Tabii ki verecek. Ancak, o vatandaş çalışırken ödediği primler ve onun getirisinden fazla vermeyecek. Ödenen prime ve getirisine bakılmaksızın, "benim işçime, benim memuruma" erken emeklilikler veya hesapsız maaş zamları, yıllar yılı "ulufe" gibi dağıtılırsa, sistem delik deşik olur, açık üstüne açık verir. Devlet de "baba" tabii, bu açıkları kapatır. En büyük gelir kalemi, vatandaştan toplanan vergiler olan bütçeden para aktararak. Yatırıma iki katrilyon kaynak aktaramayan devlet, popülist politikacıların, "şirin görünmek uğruna" iğdiş ettikleri sosyal güvenlik sistemine her yıl 20 katrilyonu "kuzu gibi" aktarır. Cuma günü açıklanan "sosyal güvenlik reformu", "fiilen bitmiş" sistemi, tedrici düzenlemelerle beş on yıl içerisinde sürdürülebilir hale getirmeyi amaçlıyor. Primlere artış ve maaşlara azalış getiriyor diye "reforma kızmak yerine", hepimizin gelecek güvencesi olması gereken bu kurumları "tüketen" geçmiş popülist uygulama ve istismarlara, o zamanlarda yeterince tepki vermediğimize hayıflanalım.