İdrak körlüğü feci bir durum... Fanatikler ve algılarını sadece duygulara endeksleyenler bu körlüğün şahikasında oluyorlar. Bu ülkede hükümeti beğenenler var, beğenmeyenler var. Her demokratik ülkede olduğu gibi... Buraya kadar her şey normal... Lakin bir de hükümetten, Başbakan'dan nefret edenler var. Hükümet ne yapsa, Başbakan ne dese hemen ve düşünmeden karşısında saf tutan, oradan da bağırmaya başlayanlar... Düne kadar IMF'yi, ABD'nin ekonomimizi ele geçirmek için kullandığını söylerken, Hükümet IMF ile anlaşmadığı için "kardeşim kriz ortalığı kavuruyor, bunlar IMF parasına yüz çeviriyorlar" diyen "tersine muhalif"ler tanıyorum mesela... *** Aşı konusunda ise bu "nefret ehli zevat" biraz ayrı düşer gibi oldular ama, sonra "Başbakan'dan ölesiye nefret etme kardeşliğinde" tekrar kendilerini buldular. *** Başbakan "ilaçlar markette de satılabilecek" dedi ya... Tahsilli yönetici sınıfından ama bu kadar cahil kalmayı nasıl başardığını hâlâ çözemediğim bir tanıdığım, "insanlara markette ilaç satmak cinayettir, bunun da müsebbibi -her kötülüğün olduğu gibi (!)- Başbakan'dır" dedi. Yahu, bir dur, düşün, anla... Bu ülkede antibiyotikler, antidepresanlar eczanelerde reçetesiz, peynir-ekmek gibi satılmıyor mu zaten? Herkesin evi bir ilaç deposu halinde değil mi? Şimdi ilaçlar "reçetesiz-reçeteli" olarak tasnif edilecek. Ancak doktor söylediğinde kullanılması gereken ilaçlar reçetesiz satılamayacak. Yani "boğazım acıyor bir antibiyotik alayım" veya "moralim bozuk bir antidepresan yutayım" rahatlığı bitecek. *** Ne olduğunu anlamadan var gücüyle itiraz eden insanlarda, şartlı refleks gibi birşey gelişmiş galiba... Başbakan ne söylüyorsa tersi iyidir şeklinde bir obsesif ruh haline sahip olanlara bir tavsiyem var: Obsesyona iyi gelen bir ilacı, henüz fırsat varken eczanelerden alsınlar. Yarın iş reçeteye bağlanınca, bir de doktor raporu gerekebilir zira...