Ekonomiyle ucundan kıyısından ilgilenip de bu soruya muhatap olmayan yoktur herhalde. "Dolar ne olur?" sorusuna Arman Kırım hocanın eğlenceli bir cevabı vardır: "Kesin cevabı bilsem yatımla Bahamalar'da geziyor olurdum." İç içe geçmiş onlarca denklemin ortasında duran küresel piyasaların, bu soruya onlarca cevabı var. Tahmin yapmak da ekonomistlerin işi. Geçen hafta hem dolar hem euro zıplayınca, dövizperver yatırımcı da elini ovuşturmaya başladı. 5 yıldır "kriz çıkacak, dolar gidecek" diye bekledikleri için, "işte o an geldi" demeye başladılar. *** "Reel kur seviyesi" denilen o sonu gelmez tartışmaya girmeye niyetim yok. Pragmatik olarak bakalım meseleye. Türk lirasının değerli kalmaya devam etmesini sağlayacak şartları hatırlayalım: Türkiye dünyada en yüksek nominal faizi vermeye devam ediyor. Genel ekonomik dengeler de dünyadaki karmaşaya kıyasla daha iyi görünüyor. Doğrudan Yabancı Sermaye (DYS) girişi bu yıl da devam edecek gibi. Bankalarda 95 milyar dolar döviz mevduatı, Merkez Bankası'nın kasasında 70 milyar dolar rezerv var. *** TL'nin değer kaybetmesine yol açabilecek sebepler ise iki ana başlıkta: Büyüyen cari açık ve gelişmiş ülkelerde yaşanan finansal sıkıntılar. Nitekim geçen hafta, dışarıdaki moral bozukluğundan kaynaklanan bir kur yükselişi yaşandı. Yabancılar, dışarıda sıkıştıkça, likit olan Türkiye piyasasında satış yapıp döviz aldılar. Yüzde 10-15'lik dalgalanmalar olacaktır ama ana trend "güçlü TL-zayıf kur" üzerinde kalacak gibi görünüyor. Nitekim dün Merkez Bankası'nın günlük döviz alım ihale miktarını 90 milyondan 45 milyona düşürmesi de bu denklemi teyid ediyor. MB, böylelikle hem dövizini alıp gitmek isteyen yabancıya "ucuz döviz servisi yapmayacağını" göstermiş oluyor, hem de enflasyonla mücadeleden taviz vermeyeceğini söylüyor. Kur dalgalansa bile ibre Türk lirasından yana görünüyor.