Türkiye'nin çelişkisi

A -
A +

Adım adım savaşa doğru gidiliyor. Türkiye, halkının % 90'ının karşı olduğu bir sıcak çatışmanın ortasına doğru itiliyor. "Barış istiyoruz": Hükümetin açıklamaları hep bu ifade ile bitiyor ama faaliyetler ve hazırlıklar bunun aksini teyit ediyor. Bir süper gücün, kendi çıkarları ve emperyal amaçları için yanıbaşımızda patlatacağı alev topu, ülkemizin atmosferini şimdiden ısıtmaya başladı. Sonu öngörülemeyen bu savaştan, Irak'tan sonra en çok etkilenecek ülke herhalde Türkiye olacak. Bir çok ülke için Irak savaşı, diplomatik ve ekonomik anlamlar içerirken, Türkiye insanıyla, coğrafyasıyla, yani fiziki tehdidiyle bu büyük çatışmadan etkilenecek. Gerçekler ile doğrular çelişiyor Amerika'nın Irak üzerine askeriyle füzesiyle kabus gibi çökeceği bir gerçek. Terörizmle savaş, Saddam diktatörlüğüne son vermek gibi bahanelerin aslında bakir ve zengin petrol rezervlerini elde etmenin kılıfı olduğu da gerçek. Diğer bir gerçek de, Türkiye'nin, yüzlerce kilometre sınırdaş olduğu, Kürt faktörü dolayısıyla yakın ilgili olduğu Irak'daki savaştan etkilenecek olması. Diğer yanda ise, gerçeklerle örtüşmeyen doğrular var. Menfaatlerin tetiklediği bir savaşa girmemek gerektiği, savaşın insani boyutu, günahsız binlerce insanın ölecek olması gibi. Türkiye, iradesi dışında oluşan gerçekler ile inkar edilemez doğrular arasında kararını oluşturmaya çalışıyor. Hükümet gözardı edilemeyecek gerçekler ile insani ve ahlaki doğrular arasında ızdıraplı bir karar verme sürecini yaşıyor. Üstelik, ekonomik yönden, zımnen de olsa ABD dominasyonunda olan bir ülkenin hükümeti olarak. Aman petrol canım petrol Bu kara sıvının, bir asırdan beri, insanoğlunun maddi refahına yaptığı katkı inkar edilemez. Ama, petrol yüzünden çıkan savaşlar, Ortadoğu'da bir türlü dinmeyen kan, paylaşılamayan coğrafyalar hep bu kara sıvının diyeti olarak ortada duruyor. Dünya'da en çok petrol rezervi S.Arabistan'da, onu Irak izliyor. ABD'nin bu kirli savaş ile kontrolünü ele geçirmeyi planladığı da işte bu rezerv. Nitekim, ABD Dışişleri Bakanı Powell, savaş sonunda Irak petrollerini "Irak halkı adına ! " güvence altına alacaklarını söylerek niyeti belli etti. Nitekim, Washington'un, işgal edilen topraklardaki petrol üzerinde sahiplik iddia edilip edilemeyeceğini incelettiği yönünde haberler çıkıyor. Masadan pay almak Türkiye'de çokça konuşulan bir konu da, Irak'daki oluşumdan bir pay almak. Faydacı gibi görünen bu yaklaşımın reelpolitik ile pek bağdaşmadığını düşünüyorum. Türkiye, ABD'nin savaşına destek verdiği için, Irak'daki siyasi oluşumda veya petrol pastasında pay sahibi olacağını düşünmemelidir. Eğer savaşa girersek, stratejik ortak olarak değil, lojistik ortak olarak rol alacağımız aşikar. Üslerin ve limanların kullandırılması, topraklarımızdan ABD askerlerinin geçişine imkan sağlamamız hep lojistik desteklerdir. Bunun karşılığında, ABD ve İngiltere'nin yanında Irak'ın yeniden yapılandırılmasında bize aktif rol verileceğini, Musul-Kerkük'te inisiyatifimizin olacağını düşünmek safdillik olur. Amerika'dan beklenecek şey, Türkiye'nin uğrayacağı maddi kayıpları telafi edecek destekleri vermesi olacaktır. Bir de, Türkiye'ye Irak'tan vaki olabilecek saldırılara karşı askeri koruma sağlayacaktır. Bunları, verdiği lojistik destek karşılığında Türkiye'ye ödenecek bedel olarak da adlandırabiliriz. Yaklaşan savaşın kaçınılmaz gerçeklerini analiz ederken, hayalperest olmamayı ve kendimizi dev aynasında görmemeyi başarmalıyız. Türkiye için en akıllıca yol, kendi iradesi dışında gelişen bu savaş ortamında akıntıya karşı durmamak ve olumsuz etkilerden de olabildiğince korunmak olacaktır. Yani amacımız, kurulacak düzende belirleyici olmak hayalciliği yerine zararları ve etkileri asgariye indirecek tedbirleri almak olmalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.