Cumartesi gecesi, akademisyen ağırlıklı yazarlar ile birlikte Devlet Bakanı Ali Babacan'ı dinledik. Hazine Müsteşarı Çanakçı ve MB Başkanı Yılmaz'ın sunumları eşliğinde yaptığımız "iktisadi ufuk turu", Türkiye ekonomisinin rotası hakkında bir hayli fikir verdi. Bakan Babacan, ekonomi politikalarından, ne seçim döneminde ne de seçimden sonra "kesinlikle" sapılmayacağını net biçimde anlattı. Kur politikasının, bütçe disiplininin, sermaye hareketlerine yönelik serbestinin, AB uyum sürecinin "zig zaglar" olmadan devam edeceğini "yoruma mahal bırakmayacak" biçimde ortaya koydu. Şu bir gerçek: Türkiye artık içe kapanmacı, uçlara kayabilen bir ekonomi olmaktan tamamıyla çıkmış vaziyette. Küresel gerçeklerle örtüşmeyen her adım, küresel yatırımcılardan çok sert cevap alır ve bunun sonuçları çok ağır olur. Patikalarda, yan yollarda dolaşan değil, ana yolda seyreden bir ülkeyiz ve öyle kalmak zorundayız. Tabii geleceğimizin bugünden daha müreffeh, daha özgür daha aydınlık olmasını istiyorsak... Tutarlılık Babacan'ın en kuvvetli vurgularından birisi de tutarlılık. Geçmişte en büyük problemimiz, hiçbir politikamızın sürekli olmaması idi. Artık Türkiye 5-10 yıllık perspektiflerle kendisini konumlandıran bir ülke. Ekonomik akılcılık her türlü hamasetin, ulusalcı tepkilerin üstünde yer alıyor. Almalı da... Hazine Müsteşarı Çanakçı'nın da vurguladığı gibi, eğer yirmi çeyrek üstüste büyüdüysek, eğer büyümenin üçte ikisi özel sektörden geliyorsa, eğer cari açığın % 65'i doğrudan yabancı yatırım ile finanse ediliyorsa, yürütülmekte olan ekonomi politikalarının akılcılığı ve sürekliliği sayesindedir. Türkiye, değeri ve cazibesi giderek artan bir ülke. İnandırıcı hedefleri olan ve hedefleriyle uyumlu adımlar atan bir Türkiye, gelecekte de çekim merkezi olmaya devam edecektir. Tabii siyasi ve ekonomik istikrarını devam ettirmeyi başarırsa.. "2007 seçimlerinden bir koalisyon çıkarsa, olacakları düşünmek bile istemiyorum" diyor Bakan Babacan. İstikrar ve umutlu bir gelecek arzulayan hiç kimsenin de istediğini zannetmiyorum.