Uyum paketi ve ekonomi

A -
A +

Hükümetin Avrupa Birliği yolunda peşpeşe attığı siyasi adımlar gerçekten takdire şayan. Uyum paketleri Türkiye'de statükoyu bir hayli sarstı. Bilhassa devlet yönetiminde atanmışların payını azaltıp, gücü seçilmişlere doğru kaydıran düzenlemeler Türkiye'nin geleceğini aydınlatmaya muvaffak olacak gibi görünüyor. Gerçi bunlar henüz kanuni düzenlemeler. Yürürlüğe girmeyi başarsalar dahi, uygulama safhasında işin ruhuna uyulmaz da sadece zevahiri kurtarmaya çalışılırsa düzenlemenin manası da kalmaz. Zaten AB komisyonu da bizim uygulamalar konusundaki "sabıkalarımızı" bildiği için, "düzenlemeler çok umut verici, şimdi nasıl hayata geçeceğine bakalım" diyor. Öcüler, iç ve dış düşmanlar, ülkemizin özel şartları gibi temcit pilavları önümüze sürülmek için sırada bekliyordur büyük ihtimalle. Yine de siyasi kriterler açısından Türkiye iyi gidiyor ve umut veriyor. Benim merak ettiğim ise ekonomik kriterleri nasıl yerine getireceğimiz. Diğer kriterler kanun çıkarılıp biraz da uygulamanın ucu sıkı tutulunca yerine geliyor ama ekonominin kanunla, yönetmelikle düzeltilemediğini herhalde yediden yetmişe hepimiz öğrendik. Zurnanın zırt dediği yer 2004 yılında tarih alırsak, ekonomik kriterler için de geri sayım başlayacak. Geçmiş yazılarda izah ettiğim gibi, enflasyonda, borçlanma oranında, faizlerde belirlenmiş katsayı ve oranları tutturmak zorundayız. Hemen mi? Tabii ki değil. Ama diyelim ki 2011 yılı üyelik için belirlendi. O tarihe kadar para politikamızı AB Merkez Bankasına paralel hale getirmemiz, enflasyonu yüzde 3-4 seviyesinin altına, faizleri yüzde 5-6 civarına çekmemiz lazım. En önemlisi kamunun ekonomideki ağırlığını azaltmamız lazım. Ve inanın bunlar öyle bir iki yılda olacak şeyler değil. Peki vaz mı geçelim ? Tabii ki hayır. Ama ısrarlı, kararlı ve hiç bir şekilde popülizme kaçmadan bu hedefler doğrultusunda ekonomiyi yönetmek lazım. Gevşemeden ve şark kurnazlıklarına yönelmeden. Hükümetin IMF ile yürüttüğü ilişki sürecinin ilk altı ayındaki tutumu, AB ekonomik süreci için çok olumlu bir referans değil. IMF'ye kafa tutmakdan başlayıp, "ortada buluşalım" pazarlıklarına kadar yapılanları düşününce, ne yalan söyleyeyim ben endişeye kapılıyorum. Bir iki yıl sonra IMF gidecek ama bu defa sopayı eline AB'nin ekonomik organları alacak. Yine aynı horozlanmalar, yan çizmeler ve güç denemeleri Ak Parti iktidarı tarafından sergilenirse , film bu defa kopabilir. Bu kriterler gerçekten ulaşılması zor ve ciddi çaba gerektiren parametrelerdir. Enflasyonu yüzde 20'den 5'e düşürmek, yüzde 50'den 20'ye düşürmekten çok daha meşakkatlidir. Esasen Ak Parti'nin veya hükümetin, AB ekonomik kriterleri için nasıl bir plan yaptığını açıklaması lazım. AB'nin üyelik için en çok üzerinde durduğu konulardan biri de yolsuzluk ekonomisi, rüşvet ve iktisadi kirlenme. Eh, bunlar da bizde bol miktarda mevcut. Bakalım Ak Parti, vaadettiği gibi ülkeyi yolsuzluklardan arındırabilecek mi, yoksa sistemin parçası mı olacak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.