Veya yurtseverlik... Bir memlekette doğan, hayat süren, orada doyan, orada gülen, ağlayan, hayaller kuran, geleceğini planlayan herkes için o memleket vatandır, yurttur. Diğer yandan, insandaki aidiyet, mensubiyet duygusu da tabii ve anlaşılır bir ihtiyaçtır. Doğası gereği insanoğlu, doğduğu ve doyduğu coğrafyayı vatan, ait olduğunu hissettiği toplumu da millet olarak benimser, benimsemek ister. Mesele, bu vatan ve millet tasavvurunu sevmenin tarifi ve biçiminde ortaya çıkıyor. Mensubiyeti üstünlük olarak gören, sevmeyi de "sev ya da terk et" ayracında tarif eden "jakoben" bir zihniyet ortaya çıkıyor. Ve bu zihniyete göre vatan ve millet, ancak onların tarif ettiği biçimde, onların algı düzeyine göre ve onların kurallarına göre sevilir. Siz yaşadığınız ülkede üretiyor, vergi veriyor, kanunlara uyuyor olabilirsiniz; mensup olduğunuz topluma faydalı olmaya çalışıyor, daha müreffeh bir ülke için kafa yoruyor olabilirsiniz. Toplum kurallarına riayet ediyor, başkalarının haklarına saygılı davranıyor olabilirsiniz. Ama, muhtemelen jakoben zihniyetin ölçülerine göre bir vatansever veya milliyetçi değilsinizdir. İş ve laf Başbakan Erdoğan'ın "hizmet milliyetçiliği" tanımı bu açıdan harika bir retorik. Sloganla, hamasetle, bağıra höyküre vatanseverlik yaptığını zannedenlere de çok manalı bir cevap. Milletini sevmek, vatanına hizmet etmek mi istiyorsun? O halde iş üret, vergi ver, kalkınmaya katkı yap, yasalara uy, toplum kaidelerine göre yaşa, başkalarının haklarına saygı göster, trafik kurallarına uy, yere çöp atma.. Vatanı kurtarma iddiasında değil, iyi bir vatandaş olma gayretinde ol. Vatanseverlik, herkese ve her olup bitene "paranoyayla" bakmayı gerektirmez. Her taşın altında komplo, her esen yelde hile aramak da milliyetçilik değildir. Lafı dolaştırmadan söyleyeyim. Eğer AK Parti iktidarında bu ülke iktisadi ve sosyal olarak ilerlemişse, altyapısı, sağlık sistemi halka daha iyi hizmet verir hale gelmişse, eksikleri olsa da hizmet üretilmişse, bu milliyetçiliktir, vatanseverliktir. Gerisi de laf-ı güzaftır.