Bir "kamu harcamalarını artırmak" türküsüdür gidiyor. Efendim hükümet kamu harcamalarını genişletmeliymiş, bütçe disiplinini gevşetmeliymiş, enflasyon zaten düşüyormuş vesaire... Bir de işi daha da ileri götürüp "hükümet Amerika'daki gibi, zordaki sektör ve şirketlere destek versin" diyenler var. Olur, versinler! Hatta şirketlerin yurt dışı borç ödemelerini de üstlensinler... de nasıl? Hangi kaynakla? Ve ne pahasına? Biteviye bağrışanlar, bu sorulara da "makul" bir cevap bulsalar keşke... *** "Amerika trilyon dolar veriyor, İngiltere, Almanya kendi şirketlerini kurtarıyorlar, bizim hükümet uyuyor mu?" ABD'de faiz oranı % 0.25, AB'de % 3, İngiltere'de % 2... Bu ülkeler, krizde şirketlere aktardıkları kaynaklar yüzünden verdikleri bütçe açıklarını sıfıra yakın faizlerle borçlanarak kapatabilirler. Kaldı ki dolar aynı zamanda rezerv para; yani FED, matbaasını çalıştırıp para arzını genişletebilir. Nasılsa dünyada enflasyonist baskı çok azalmış halde...Kısacası, bu ülkeler reel sektöre aktardıkları paraları finanse edebilecek imkan ve kaynaklara sahipler... *** Peki Türkiye? Önümüzdeki yıl, % 4 büyüme hedefi ile dahi 16 milyar YTL açık veren bir bütçe ortada iken, faizler hâlâ % 15'in üzerinde iken hükümet "milyarları" nereden üretip de size verecek? "Bütçe açığı isterse 36 milyar olsun, kamu harcamaları artırılsın, yeter ki piyasa canlandırılsın"... Eğer "hükümet tedbir alsın"dan bu kastediliyorsa, bunu savunanlar ya ekonomiden bihaberlerdir, ya 2001 faciasının sebeplerini unutmuşlardır, veya bilmediğimiz başka sebepleri vardır. Artan bütçe açığı ve gevşetilen mali disiplin, önce bir "hoşluk" meydana getirir ama sonrasında bu ülke, 2001'de feci biçimde öğrendiği enflasyonist baskı ve yüksek kamu borcu riski ile tekrar yüz yüze gelir. Dünyadaki kriz Türkiye'yi etkilemektedir, ama krizi Amerika'daki, İngiltere'deki gibi tarif edip, tedbirleri de oralardan örneklemek vahim bir hata olur. "Tedbir" diye çığlıklananlar, bu ülkenin bir de "yarını" da olduğunu düşünseler iyi olur.