Bu soruya tereddüt etmeden "evet" demek çok da mümkün değil Türkiye'de. Toplanan verginin yüzde 70'i dolaylı vergi ise, adil bir dağılımdan bahsetmek zor. Bir ülkede, kişi veya kurumların kazançlarından alınan vergi (doğrudan), harcamaları üzerinden alınan vergiden (dolaylı) fazla ise, vergi sistemi aksıyor demektir. ÖTV, KDV, ÖİV, ATV gibi, insanların kazançlarından bağımsız olarak, yaptıkları harcamalardan alınan vergiler, belki bütçeye gelir olarak yansıyor ama, ekonomiye "kalıcı" fayda sağlamadığı da bir gerçek. Türkiye iletişimde, enerjide en yüksek vergileri ödüyor. OECD ülkeleri arasında bu konuda rakipsiz(!). "Dolaylı vergi oranlarını indirelim o halde" diyecek halimiz de yok, zira faiz yüzünden bütçemizin iki ucunu biraraya getirmeyi de başaramadık hâlâ. Yani görünür gelecekte ne ATV iner, ne ÖTV. Turizmde KDV oranı 2008'de inecek ama indirim yürürlüğe girmeden bütçeye zararları konuşulmaya başlandı bile. Kümes Gelir İdaresi Başkanlığı bir anket yapmış. Cevap verenler "Türkiye'de vergi kaçırmak çok kolay" demişler. "Vergi kaçırmak"tan kayıtdışı kalmak kastediliyorsa doğru olabilir. Ama kayıt altında olanlar, vergi mükellefi olanlar -bilhassa büyük mükellefler- için bırakın vergi kaçırmayı, vergiden kaçınmak bile imkansız kadar zor. Özellikle son 2-3 yılda Maliyenin uygulamaları, tebliğleri, denetimleriyle, kayıtlı mükelleflere kaçacak bir delik bile kalmadı diyebiliriz. Mesela geçen hafta çıkan "transfer fiyatlandırması" tebliği şirketlerin nefesini kesecek kadar sıkı. Ama Türkiye'de yine de toplanan doğrudan vergi, olması gerekenin çok altında. Neden? Çünkü kayıt dışı kazanç hâlâ çok yüksek. "Verginin tabana yayılması" güzel bir tabir; lakin sadece "kümestekileri" sıkıştırmak ile tabana yayılmıyor vergi. Önce mükellef sayısını artırmak ve "beyan edilen kazanç" ile gerçek kazancın arasındaki uçurumu kapatmak gerekiyor.