27 Nisan muhtırasından sonra askerî bürokratik vesayet sürekli geriledi. Seçim sonuçları, Ergenekon soruşturması, askerlerin ses kayıtları, darbe belgeleri oligarşik yapıyı çok zayıflattı. Ama 'Türkiye askerî vesayet boyunduruğuna asla dönmez' diyebilecek kadar sağlama aldık mı emin değilim. Eskişehir'den çıkan, 'gazeteciliğin kuralını koyduklarını zannedenlerin ısrarla görmezden geldiği' Balyoz delillerindeki bir belge bu endişemi destekler mahiyette... Generaller, Balyoz darbesinde başarılı olamazlarsa, darbecilerin emekliliklerini güvence altına alacak bir plan hazırlamışlar. Plana göre, soruşturma ve dava açılan muvazzaflar, rütbedaşları emekli olana kadar ordudan atılamayacaklar. 'Ne var bunda, darbe hazırlıklarının bir parçası' diyebilirsiniz. İlginç olan, Taraf'ın haberine göre, 'darbenin B planı' denilebilecek bu hazırlığın 2008'de TBMM'de aynen kanunlaşmış olması... Balyoz planlarından 4 yıl, e-muhtıradan 1 yıl sonra... Yüzde 47 ile güçlenerek gelen bir iktidarın çoğunluğu oluşturduğu bir parlamentoda... Sizce 'sütre gerisine çekilmiş' askerî vesayetin, 'yapısal ve yasal olarak' önü kesilmedikçe 'geri döneceği ihtimali' muhal midir? Kapak olsun mu? 12 Eylül soruşturması ilerliyor. Solcu geçinip referandumda 'hayır' verenler 'sıkıyorsa 12 Eylül'ü soruştursunlar' diyordu. Soruşturma başladı. Şimdi ne bulacaklar gerekçe olarak? Okyanus ötesi? Aman ne dönüşüm! Bazı ailelerde problemli başarısız bir birey (evin oğlu-kızı) olur. Bu 'hayta' kırk yılın başı akıllı bir söz söylediğinde ailede bir sevinç, bir övgü, bir aferindir gider. Yani rutin ve olağan bir davranış, olağanüstü tezahüratlarla karşılanır. 'Yeni kılıfı giydirilmiş' CHP'ye de ailedeki hayta gibi davranılıyor. İki proje üfürünce, iki cümle demokrasi, sivil toplum filan deyince medyada bir CHP övgüsü, 'umutlu yarınlar' retoriği ki, sormayın gitsin... Adı radikal kendi mutedil gazete 'siyasetin normalleşmesini, CHP'yi büyük oranda değiştiren Kılıçdaroğlu'na borçlu olduğumuzu' muştuluyor mesela... CHP'nin değişip değişmediğini iz'an sahibi insanların idrakine bırakıyorum da; Statükonun partisinden demokratik siyaset bekleyen romantik hayalperestlere güleyim mi üzüleyim mi bilmiyorum.