Laf cambazı siyasetçiler ile medyacılar yüzünden gücünü yitirmiş kelimelerden biridir vicdan... Oysa insanı diğer mahlukattan daha değerli kılan bariz unsurlardan biridir. Hakkaniyetin, adaletin,merhametin, diğergamlığın besleyici kaynağıdır. Vicdanlı olmak bir başka özelliğin de ispatıdır: Bilinç ve kabul etme... Türkiye yakın tarihin, hatta tarih bile denemeyecek dünün acı ve suçlarıyla yüzleşmeyi konuşuyor. 'Erken, hazır değiliz' diyen de var, 'yüzleşmek arınmaktır, daha ne kadar bekleyeceğiz' diyen de... Acıları, suçları, zulümleri, kabahatleri korku duvarının ardına gizlemek mümkün... Türkiye de bu acıları, zulümleri korku duvarının ardında, yalanın karanlığında gizlemiş yıllar yılı... Lakin, ilanihaye olamaz bu gizleme... Ve bir kez fark edilmişse gizlenenler, örtbas etmekle 'susun, şimdi sırası değil' demekle durdurmak mümkün değildir. Zira vicdanlara ve o vicdanları harekete geçiren bilinçlere yeterli uyaran gitmektedir artık... Yüzleşerek arınmak kaçınılmazdır artık... Devletin de, toplumun da bu acılarda, suçlarda zulümlerde dahli vardır. Türkiye 1925'teki İstiklal Mahkemelerinden 1938'deki Dersim katliamına, 1940'lardaki Varlık Vergisi zulmünden 12 Eylül'ün işkencelerine, 1990'lardaki köy yakmalardan, faili meçhul katliamlardan 28 Şubat'ın kıyıcılığına, Konuşmak, itiraf etmek, kabul etmek ve özür dilemek zorundadır. Kurulu düzen ve o düzenle zımni mutabakat yapıp zulme göz yuman herkes... Yine mahcup olacaksınız Ekonomi yılın 3. çeyreğinde yüzde 8 büyüdü. İşsizlik azalmaya devam ediyor. Sene başında 22 milyar TL açık vereceği öngörülen bütçe on birinci ay sonunda 400 milyon TL fazla... Korku ve felaket kaynağı olarak gözümüze sokulan cari açık bile azalma emareleri gösteriyor. Lakin bizim çok iyi bilen piyasa cambazları da, güngörmüş iş adamları da bir türlü umutlanamıyor, o kopkoyu karamsarlıklarından kurtulamıyorlar. 2009'da 'kriz teğet geçer' sözüne 'delecek de geçecek' diye cevap veriyorlardı. Şimdi de 'o zaman teğet geçmiş olabilir, şimdi delecek' diyorlar. Gözü ve gönlü Londra'da olan ekonomistler ise Türkiye ekonomisine dair gelen her iyi veriye karşı bir 'ama' diyebilmenin yarışındalar... Gelişmiş ülkelerde ekonomik paradigmayı sarsacak ve uzun sürecek bir çalkantı yaşanacağını inkâr etmiyoruz. Bu sarsıntının arızi etkileri de zaman zaman ülkemize sirayet edebilir. Ama bunlar 'arızi' etkilerdir, yani sınırlı ve süreli... İktisadi performansıyla, gelişmiş ülkelerin kapıldığı akıntının dışında kalan Türkiye'yi 'efendim felaket kapıda' diyerek illa o akıntının ortasındaymış gibi bir haleti ruhiyenin içine sokmayı inanın ki anlamıyorum. Geçenlerde SPK Başkanı Vedat Akgiray ' 2012'de bir ayrışma olacak ve iyi olanlara yatırım akacak' demişti. Türkiye 70 trilyon dolarlık bir dünya ekonomisinin içinden, felaket sebebi diye gözümüze sokulan cari açığı finanse edecek 70 milyar doları, yani binde biri bulamayacak mı? Biraz umutlanın lütfen. Bunu sağlayacak yeterli -ve gerçek- emare var ortada...