Vücuda uygun anayasa

A -
A +

12 Haziran seçimlerinin üst başlığı yeni anayasa yapımı idi. BDP ve CHP'nin boykot parodileriyle geçen birkaç haftadan sonra da Meclis anayasa mesaisine başladı. En azından görüntüde böyle... Bugün seçimlerin üzerinden altı ay geçti. Yani,anayasayı yapacağı söylenen bu Meclis'in süresinin sekizde biri bitti. Yeni anayasa sürecinde 'herhangi' bir ilerleme var mı? Meclis Başkanı Çiçek'in anayasa eksenli konuşmalarının dışında elle tutulur bir tekamül yok. Bir de -eğer ilerleme sayarsanız- MHP'nin ve CHP'nin 'mevcut anayasanın şu maddelerine dokundurtmayız, rejimin ilkelerini elletmeyiz, Türklükten vazgeçmeyiz' tarzı açıklamaları.. Ve tabii ki, her partinin eşit katılımıyla kurulan ve oy birliği şartı getirilerek daha başta kadük olan Anayasa Uzlaşma Komisyonu... Yeni anayasanın serencamı hiç umut vermiyor. Cemil Çiçek'in 'vücudumuza uygun anayasa' yapılması lazım geldiğine dair sözlerini okuyunca umutsuzluğum daha da pekişti. 'Ulusalcı ideoloji obezi' veya 'demokrasi cılızı' bir vücuda uyacak bir anayasa sadra şifa olur mu? Biz demokrasisi ve özgürlük alanları gelişecek bir ülkeye uygun anayasa umuyorduk oysa... Böbürlenme Avrupa Birliği krizle boğuşurken, Türkiye sağlam kamu maliyesi ve hızlı büyümesi ile övünüyor. Lakin bu övünmede kantarın topuzu biraz kaçıyor kimi zaman... 'Bizi alsaydınız sizi kurtarırdık' diyen mi ararsınız, 'AB çökecek,Türkiye öncü ekonomi olacak' türü kehanetler mi?.. AB sallanıyor, ekonomik paradigmasını değiştirmezse daha çok sallanacak. Arada İngiltere gibi gemiyi terk edenler, İtalya gibi yol kazaları olacak. Lakin, yıllık 10 trilyon dolar üreten ve bunun yüzde 40'ı yüksek teknolojik üretimden gelen, Tasarruf ve refah seviyesi Türkiye gibi gelişen ülkeleri birkaç kez katlayan bir AB var karşımızda.. Bugün siyasi basiretsizlikler ve geç kalınmış iktisadi dönüşümler yüzünden sarsılan, dağılma sınırına gelen AB'nin -hâlâ- dünyanın ikinci büyük ekonomik gücü olduğunu, Daha önemlisi yüksek teknoloji üretiminde ABD'den sonra ikinci sırada olduğunu unutmamak lazım... Türkiye iktisaden sağlam ve geleceğe güvenle bakıyor, doğru... Ancak kendimizi fazla önemsemek ve hâlâ üye adayı olduğumuz AB'yi küçümsemek doğru değil... Vize tahkiri Yıldıray Oğur'un vize başvurusunda başına gelenleri duydunuz mu bilmiyorum. Türkiye'de son 10 yılda neredeyse her şey değişti. Türkiye de değişti, gelişti, güçlendi. İltica edenlerin ülkesi değil, iltica edilen ülke oldu mesela... Dış ticareti ve yabancı şirket sayısı 4-5 kat arttı. Lakin bu ülke vatandaşlarının vize alabilme şartları -iyileşmek bir yana- kötüleşti. Konsolosluklarda saatlerce beklemek, 'bir kısım kişilik haklarını ve onuru zedeleyici' sorulara maruz kalmak sıradanlaştı. Ödenen fahiş vize ücretleri de cabası... Her başvuruda 'lanet olsun, vazgeçtim gitmekten' dedirten bu bıktırıcı süreç ne kadar sürer bilmiyorum. Lakin, uzaydan çektikleri fotoğrafla parkta oturan insanın elindeki gazetenin manşetini okuyabildiğini iddia eden, dünyadaki bütün iletişimi izleyebilecek teknolojiye sahip olanların vize vermeyi 150 yıl önceki 'Ellis adasında göçmen kabulü' anlayışıyla yapmalarını anlamıyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.