Geçtiğimiz haftanın hayhuyu arasında güzel bir haber gözünüzden kaçmış olabilir. İzmirli perakende zinciri Kipa'nın çoğunluk hisseleri İngiliz devi Tesco tarafından satın alındı. 124 milyon USD'lık bir sermaye yatırımı Türkiye'ye gelmiş oldu. Hani hep hasretini çektiğimiz, gelmesini hepimizin arzuladığı ancak bir türlü gelmeye ikna edemediğimiz yabancı sermayenin bir temsilcisi Türkiye'ye yatırım yapmaya karar verdi. Üstelik de kendi alanında dünya devi. 2300 mağazada 45 milyar USD ciroya hükmeden bir grup. Dolayısıyla bu şirket evliliğinin, rakamın ötesinde "sembolik" anlamı var. Türkiye yabancı sermaye fakiri bir ülke. Tutarsız siyasi yapı, bıçak sırtında ekonomi, gerçek sermaye yatırımcısı nezdinde Türkiye'yi bir kabus haline getiriyor. Ama istisnai de olsa, doğru ortak ve şirketi seçerek ülkemize yatırım yapmaya gelen ve kârlı sonuçlar alan şirketler de var. Türkiye, yatırımcıya ciddi kâr fırsatları vaadeden ülke olmakla birlikte, sermayenin aradığı hukuksal ve ekonomik güven altyapısını sağlayamadığı için de tercih sıralamasında sonlarda. Bizler yabancı sermaye türküsü okumaya başladığımızda komünist sistemde yaşayan devletler liberalleştiler ve bizden kat kat fazla yabancı sermayeyi ülkelerine çekmeyi başardılar. Onlar önce özelleştirmelerini tamamladılar, sonra da yeni gelişen özel sektörlerini yabancı sermeye ile buluşturacak ortamı hazırladılar. Bu sürede bizim devletimiz ne yaptı: Neredeyse hiç. Son üç yıl ise, yabancı sermayenin Türkiye'nin yanından bile geçmediği bir dönem oldu. Kipa-Tesco evliliğinin sembolik anlamı bence burada. HC İstanbul'un başarısı Yabancı sermayenin yatırım kararlarında danışman firmaların kritik rolleri vardır. İki tarafı birbirine yaklaştıran, pürüzleri gideren, yerel şartları yabancılar için anlaşılır hale getiren danışmanlara güzel bir örnek HC İstanbul. Kendisi de yabancı ortaklı bir şirket. Ama bu ülkeye inanmış, müşterilerini Türkiye'ye yöneltmek için canını dişine takmış genç ve eğitimli Türklerden oluşan sağlam bir takıma sahip. Genel Müdür Elif Bilgi ve ekibi, Tesco'nun Türkiye'yi tercih etmesinde önemli rol oynadılar. Aylarca devam eden görüşmeleri başarıyla yürüttüler, her iki firmanın, devletin bürokrasi labirentlerinde kaybolmadan süreci tamamlamalarını sağladılar. Türkiye'nin ekonomik çıkışının yabancı sermayede olduğunu herkes söylüyor. Bazıları ise söylemiyor, uğraşıyor ve gereğini yapıyor.