Yarın ve Ötesi

A -
A +

Ülkelerin ve milletlerin tarihlerindeki değişimlerin bir kaç insan ömrüne ancak sığdığı söylenir. Değişimler, yenilenmeler yavaş ve uzun süreçlerde gerçekleşmiştir tarih boyunca. Türkiye'de ise bir insan ömrü içine birden fazla değişim, toplumsal yenilenme sığmakta. Son otuz yılı göz önüne getirdiğinizde neyi kastettiğimi daha iyi anlayacaksınız. Kapalı ekonomi ve ithal ikameci sanayi modelinden, liberal ekonomiye, statik siyasi yapıdan sürekli değişen siyasi dengelere, etnik körlükten azınlık gerçeğini kabullenmeye kadar devrim kıvamındaki değişimler Türkiye'nin son 20-30 yılına sığdı. Şimdi ise, Türkiye tarihindeki en ilginç seçim dönemlerinden birini yaşadıktan sonra, en bilinmeyenli seçim sonuçlarını ve ötesini beklemeye başlıyor. Yeni bir dönemin başındayız Ülkemiz, sosyal ve ekonomik olarak da konjonktür açısından da klasik kalıpların ötesinde bir oluşma, yenileşme döneminin ilk adımlarını -sancılı da olsa- atmaya başladı. Devlet de, partiler de ekonomik unsurlar da kurumsal yapılarını gözden geçirmeye , kendilerini yapılandırmaya çalışıyorlar. Bahsi bile yadırganan konular tartışılmaya sorgulanmaya başlıyor. Toplum değişim için büyük bir mutabakatla iradesini ortaya koyuyor. Kurumlar hatalarından, arınmaya çalışıyor. Devletin birey ve toplum hayatındaki yeri, ekonomik hayattaki düzenleyici rolü yeniden ve daha anlaşılır bir şekilde tarif edilmeye çalışılıyor. Liberal ekonomik politikalar ile kapalı ekonomik modeller arasında gel-gitlerle geçen bir 70 yılın sonunda, Türkiye kendi ekonomik kapasitesini doğru bir şeklide konumlandırmaya uğraşıyor. Bu uğraş esnasında da, bünyesinde barındırdığı yanlışlardan kurtulmaya çalışıyor. Korku ve ümit arasında İnsanoğlu yaradılışı gereği daima korku ve ümit arasında yaşamaya devam eder. Ümidin hayallere dönüşmemesi için korkular fren vazifesi görür, korkuların karamsarlık haline gelmesini ise ümitler engeller. Türkiye'de devlet, bugüne kadar korkuları besleyen, mevhum tehlikelere karşı tedbir alan bir yapıda olagelmiştir. Şimdi ise devlet mekanizması, korkularından arınacağı, toplumuna, çevresine ve çağına vehimle değil ümitle bakacağı bir yeni döneme girme arifesinde. Dünya da, kapalı ekonominin bunaltıcılığından sorgusuz liberalizmin kontrolsüz rahatlığına sürüklendikten sonra, şimdi liberalizmden vazgeçmeden kontrol mekanizmalarını etkinleştirmeye çabalıyor. Devlet, her şeyin sahibi ve hakimi olma konumundan çıkıyor, etkin bir düzenleyici ve denetleyici mekanizma şekline dönüşüyor. Türkiye de bu dönüşümü gecikmeli ve aksak da olsa yaşamak zorunda. Süreç başladı mı ? Esasen bu değişim Türkiye'de başladı. Şimdi bunun ne kadar süreceğini ve ne ölçüde gelişim göstereceğini merak etmemiz gerekiyor. Geleceğini güçlü ve müreffeh görmek isteyen bir Türkiye, köhne siyasetçisinden ve zihniyetinden, köhne ekonomik düzenine kadar bu değişimi başarmak zorunda. Dönüşüm bir anda olmayacak, zaman gerekecek tabii ki. En önemlisi de irade gerekecek. Bu irade şimdilik var görünüyor. İnsanlar, amaçsızca sağa sola koşan bir dağınık görüntü çizse de, bu bir değişimin, toplumsal bir arınma ve yenilenme çabasının tezahürü olsa gerek. Ne aşırı devletçi, ne aşırı liberal olmayan bir devlet yapısı, gelecekteki dünyanın belirleyicisi olacak. Türkiye de bundan kaçınılmaz olarak etkilenecektir. Devlet tarafından denetlenen ve korunan bir piyasa ekonomisini Türkiye de benimseyecek. Devletin bu fonksiyonunu ifa edebilmesi için de kurumsallaşmış, kişilerden ve keyfilikten uzak bir yapıyı oluşturması gerekecektir. İçten içe gelen bu kıpırdanış, dalgalanma bu oluşumun ve değişimin öncüsü olarak görünüyor. İnşaallah yanılmıyoruzdur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.