1968 doğumluyum ve aklım başıma erdikten sonraki hayatımda maruz kaldığım en düşük enflasyonu 2003 yılında gördüm. Sadece Türkiye'nin değil kişisel tarihimin de önemli bir aşamasındayım. Haliyle çok önemsiyorum bu durumu. Son otuz yılda sürekli yüksek bir enflasyon oranı ile nasıl yaşamışız diye dehşete kapılıyorum. "Ya tekrar aynı korku tüneline girersek" düşüncesi ise beni titretiyor. Abarttığımı düşünmeyin lütfen. Yüksek enflasyonun devlet ve toplumun sosyal, iktisadi ve hatta ahlaki hayatında yol açtığı çöküntüleri müşahede eden herkes için aynıdır durum. Bugünün Türkiye'sinde gelir dağılımındaki uçurumdan, açlık sınırında yaşayan milyonlardan söz ediyorsak, hâlâ IMF'nin boyunduruğunda yaşıyorsak, iç borç reel faizinin yüksekliği yüzünden, yattığı yerden para kazanan yüzbinlerce zengin ortaya çıkmışsa, temeldeki sebep hep enflasyon oldu. İşte şimdi, refahımızı ve geleceğimizi ipotek altına alan bu musibetten kurtulma ihtimali güçlendi. Başarı kimin? Enflasyonun belini "neredeyse" kırma aşamasına gelirken üç temel etken vardı: 1. IMF destekli istikrar programının öngördüğü sıkı para ve bütçe disiplini hedefi; 2. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı ve programdan taviz vermeyen doğru uygulamaları; 3. Hükümetin enflasyonla mücadeleyi ön plana çıkarıp, hem programa, hem de Merkez Bankası uygulamalarına destek vermesi. Eğer 2004 yılında kritik eşiği geçip de tek haneli enflasyona ulaşırsak, yani bu savaşı kazanırsak başarının mal edileceği yerler aşikardır. Tabii ki programa ve uygulamalara inanıp destek veren iş dünyası ve beklentilerini iyileştiren sanayici de bu başarıda pay sahibi olacaklardır. Buraya kadar okuduklarınızla yazının başlığını bağdaştıramadığınızın farkındayım. MB Başkanı Serdengeçti'nin haklı bir serzenişi vardı dün. Enflasyonun son 28 yılın en düşük oranına inmesini sadece dış konjonktüre, yani doların düşmesine bağlayanlara tepki gösterdi Serdengeçti ve "yeminli muhalifler var" dedi. Kur bu düşüşte tabii ki bir etken ama her şeyi buna bağlamak biraz iz'ansızlık, biraz da ekonomi bilmemek demektir. İşte ben de "muhaliflerin" görmek istemediği başarının aktörlerini tarif etmeye çalıştım bu yazımda.