Sel yıktı geçti. Evleri, yolları, arabaları... Mağazaları, Vodafone'u, fabrikaları... Bir şehri, kültür başkenti olmaktan bahseden bir şehri yıkıp geçti. Hayatları yıkıp geçti... TIR'ın, yük minibüsünün, imalathanenin içinde, rızkının peşindeki sıradan insanların hayatlarını yıkıp geçti. *** Islah, drenaj, menfez, altyapı, dere yatağı... Büyük bir gürültüden sonra kulağı uğuldar ya insanın; işte öyle uğulduyor bu kelimeler kulaklarımda... Televizyonlarda her felaketten bir hamaset -belki de habaset- üreten birtakım siyasetçiler bağırıp duruyor. Uzmanlar ortalığa saçılmış, kendi meşreplerine göre bir tarafından çekiştiriyorlar faciayı... *** Herkes suçlu bulma peşinde... Belediyeler, önceki belediyeler, ondan önceki belediyeler, hükümet, muhalefet, idare mahkemesi... Belki de en doğrusunu Belediye Başkanı söyledi: suçlu insanoğlu... Vahşi ve gem vurulmamış hırslarıyla, aç gözlülüğüyle, bencilliğiyle insanoğlu... Şehri bir yaşam alanı değil rant alanı olarak görenler, onlara göz yumanlar, kollayanlar... Üç günlük dünyada, üç kuruş daha fazla kazanabilmek için ne tabiat, ne insan, ne şehir tanımayanlar... Bir gün bu ömrün de sona ereceğini ve sahip olduğunu sandığı her şeyi burada bırakıp toprağın altına gireceğini bir an bile düşünmeyenler... Suçlu sizlersiniz. O TIR'ın, o minibüsün, o bodrumun içinde çırpınarak can verenlerin, sönen ocakların, kültür başkenti(!) olmaktan bahsederken felç olan bu şehrin müsebbibi sizlersiniz. Gözü arazi rantından, emlaktan, paradan başka bir şey görmeyen kent yağmacıları... Medeniyetten, insanca yaşamdan zerrece pay almamış olanlar... İçinizde bir sızı hissediyor musunuz, yoksa ortalık yatıştıktan sonra "rant için yağmaya" kaldığınız yerden devam mı edeceksiniz?