Salı günü yazımı okuduysanız başlığını hatırlarsınız. Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen'in "kur sevimli olmalı" demecine atıfta bulunarak, "döviz kuru nasıl sevimli olur" sorusuna kafa yormuştuk. Dün ise, Ekonomi Bakanı Ali Babacan, uygulanan kur sistemini yorumlarken, "dalgalı kur" isminin sistemi tam tarif edemediğini ve esas tanımın "yüzen kur" olması gerektiğini söylemiş. "Sevimli kur" tabiri ekonomik akla çok uygun değildi ama, Babacan'ın tanımı esasen gerçeği yansıtıyor. Bizim dalgalı kur dediğimiz sistemin orijinal ismi "floating currency rate". Yani, "yüzen döviz kuru". İngilizce aslını bilenler, orijinal tanımın, kur sisteminin ruhunu daha iyi yansıttığını anlayacaklardır. Dalgalı veya "yüzen" kur sisteminde hedeflenen, döviz fiyatının piyasa şartları ve arz-talep değişimleri ile hareket etmesinin sağlanmasıdır. Para otoritesi döviz fiyatını kontrol etmemekte, piyasadaki "su seviyesine" göre kurun dengelenmesini istemektedir. Türkiye, büyük devalüasyonların altında ezildiği dönemlerde hep kontrollü kur uygulaması içinde olmuştu. Haliyle "spekülatif atak"lara karşı da savunmasızdı. Oysa mevcut kur sisteminde, Merkez Bankası fiyat seviyesine değil, miktara müdahale ediyor. Dolayısıyla arz veya talep fazlası olması durumunda sadece terazinin kefelerini dengelemiş oluyor. Nitekim birkaç gündür yaşanan kur artışı da spekülatif bir hareketten çok dengenin talep yönünde değişiminden kaynaklanmakta. Tabii sınırlı da olsa kısa vadeli getiri amaçlı alımlarında olduğu yadsınamaz. Dış ticaret açığı mı? Günaydın Ağustos dış ticaret sonuçları açıklanıp da ilk sekiz ay dış ticaret açığının 13 milyar dolar olması bizim piyasacıların moralini bozdu. İyi de kardeşim, bu açık bugünün konusu değil ki. Aylardır ithalatın ihracattan hızlı arttığı biliniyor. Yani Temmuz sonunda da açık 11 milyar dolar idi. Kaldı ki, hükümet bile yıl sonu hedefinde 7 milyar doları aşkın "cari açık" öngörmüştü. Borsa yükselirken, faiz ve döviz düşerken de bu açık rakamları biliniyordu. Ama ne hikmetse ağustos rakamları açıklanınca bizim piyasacılar "tedirgin!" oldular. Yapmayın beyler. Eski alışkanlıkları bırakalım artık. Anlık veri ve gelişmeleri değil, süreçleri değerlendirerek karar verelim. Tedirgin olacaksak da, umutlancaksak da süreçlerdeki gelişmelere bakalım. Balık sürüleri gibi bir o yana, bir bu yana anlamsızca hareket etmeyelim artık.