Asgari ücrete ve emeklilere yapılan zamlar, beklendiği gibi, ekonomik programın süzgecine takıldı. IMF, harcamanın kaynağını tatminkar bulmayınca sene sonu hedeflerinin tutması için gelirlerin arttırılmasını tavsiye etti. Yani bazı KİT ürünlerine zam ve vergi artışı. Başbakan Erdoğan, buna sert reaksiyon gösterdi: "Birileri istedi diye zam yapılmaz!". Şimdi meseleyi suhuletle ele alalım. Sürdürülen programdaki en önemli kriter Faiz Dışı Fazla (FDF) hedefi. 2003 FDF hedefi 2 trilyon civarında bir sapma ile tutuyor gibi. Ama yeni yıla bu sapan miktar devredecek. Maaş ve ücretlere yapılan zammın bütçeye getirdiği ek yük ise 3,5 katrilyon TL. O halde, diğer bütçe rakamlarının aynen gerçekleşeceğini varsayarak, 5,5 katrilyon TL sapma öngörmek gerekiyor yıl sonunda. Eğer programın temel kriteri olan yüzde 6,5 FDF hedefi 2004 yılı için de cari olacaksa, bu sapma veya açığın "gerçekçi bir yöntemle" karşılanması gerekiyor. IMF teknokratlarının söylemek istediği bu. Yoksa, illa zam yapın diye bir dayatma zaten yok ortada. Nitekim IMF, hükümetin önerdiği "harcamadan tasarruf" yöntemine itiraz etmiyor. Ama bu yöntemle 3,5 katrilyon TL elde edilebileceğini hesaplıyorlar. Bakiye rakam nereden bulunacak sorusuna cevap olarak da zamları ve vergi artışını gündeme getiriyorlar. IMF'yi savunmaya çalışmıyorum. Sadece mantıklı olmamız gerektiğini söylüyorum. Zammı kimse istemez. Ama devlet, verdiği maaşları arttırırken kaynağını düşünmek zorunda. Bizler de, şahsi bütçemizde, yapacağımız harcamaların, gelirimizle denk olmasına riayet etmiyor muyuz?. Devletin yapması gereken de farklı değil. IMF, bu çok basit ama çok da önemli kuralı hatırlatıyor sadece. Belki başka bir yazıda etraflıca konu edeceğim ama, kısaca vurgulayayım. Hükümetin ve Başbakan Erdoğan'ın, düşük gelir gruplarına yönelik hassasiyetini anlıyorum. Ama yılların sonucu olan bu çarpıklık, bir iki ücret ayarlamasıyla düzelmiyor. Üstelik, dar bütçe imkanlarıyla bir tarafa aktardığı kaynağı, başka taraftan kesmek zorunda kalıyor hükümet. Kısıntı yapılan bu yatırımlar da ülkenin refahı ve kalkınması için değil mi yani ? O halde, istikrar programının nihai hedeflerine ulaşıncaya kadar, bizler vatandaş olarak, Başbakan da siyasetçi olarak biraz daha sabredelim. Ulaşılan noktada, refahı da gelir dağılımını da kalıcı olarak iyileştirmek mümkün olacaktır, inanın.