Kan: Kanları yerde kalmayacak, döktükleri kanda boğulacaklar. Hain: Hainler inlerinde vuruldu, hain saldırı, hainler yok edildi. Leş: Leşlerini alıp gittiler, geride 3 leş bıraktılar. Başbakan Erdoğan Kürt sorununda yeni dönemi 'terörle farklı stratejiyle mücadele ve demokratikleşmeye devam' şeklinde özetlerken, 20 yıl öncesinin nefret ve dehşet ortamına dönmeyi kastetmiyordu herhalde... Lakin medya ve bazı siyasetçiler hava operasyonları başlar başlamaz 20 yıl önceki nefret ve vahşet yüklü kelimeleri hortlattılar. Yukarıda sıraladığım kelime ve cümleler, nefreti kabartmak ve öfkeyi kontrol edilemez hale getirmekten başka ne işe yarar? Terörle mücadelede yeni konsept başladı ama dil hâlâ eski... Bu defa terörün sonlandırılacağına, demokratikleşmenin de devam edeceğine inanıyorum. Lakin, birçoğumuzun zihnini '90'ların karanlık nefret günleri'ne savuran bu 'dÈjavuyu' bize yaşatmayın, bu kaba nefret diliyle yazmayın, konuşmayın. Lutfen. İsrail'in özürü 3 hafta önce İsrail'in Mavi Marmara baskınından dolayı Türkiye'den özür dileyeceği haberleri ortalığı kaplamıştı. Hatta bazı İsrailli bakanlar kendi kamuoylarını buna hazırlayıcı konuşmalar yapıyorlardı. Sonra PKK eylemleri artırdı, asker öldürmeye, kaçırmaya, suikastlara başladı. Son olarak da Çukurca'da saldırdı. Türkiye'nin gündemi değişti, bütün dikkatler PKK'ya yöneldi. Tam o esnada da İsrail 'Türkiye'den özür dilemeyeceğini' açıkladı. Akabinde Gazze'ye saldırdı. Dün bizim Adem Demir 'teyid edemediği için haberleştiremediği' bir bilgiyi aktardı: Tel Aviv'e giden bir grup PKK'lı olduğu ve irtibatı da sağlayan kişinin, Erbil'de yaşayan Davut Bağıstani denilen bir Mardinli Kürt olduğu bilgisini edinmiş Adem. "İsrail Kurd" ismiyle aylık bir dergi çıkartan Davut Bağıstani, bazı PKK'lıları İsrail'e getirip götürüyormuş. PKK eylemlerini şiddetlendirdi. O esnada İsrail Türkiye'den özür dilemeyeceğini açıkladı ve Gazze'ye saldırdı. Dünya tesadüflerle dolu, değil mi? Kelam-ı Kibar > Hayır eken çok mahsul alır, şer eken ise pişmanlık biçer Abdullah bin Mesud radıyallahü anh