Tribünlerdeki futbol ateşinin söndürülüp, küllendirilmesi tasarıları, tüm birimlerde, çareler üretilerek gündeme getiriliyor... Emniyet, kendi çapında, 3 büyüklerin taraftarlarını gözlem altında tutarak, adeta fişliyor... Yan bakanın vay haline... Futbolda Şiddeti Önleme Yasası, mecliste son halini alarak, geniş tabanlı bir şekilde, önümüzdeki sezon başına yetiştirilmeye çalışılıyor... Spor mahkemeleri kurulup, tribünde taşkınlık yapanların biletinin, anında kesilmesi bile gündemde artık... Ve en önemlisi Lig TV'de "Al ileri, ver geri" gergefinde, hakemlerin anasını ağlatan, fanatik taraftarı ertesi günler birbirine düşüren Toroğlu'nun yokluğunda, fanatizmi halı altına süpürmeden, direkt ortadan kaldıracak zihniyetin tek amacı, temiz tribünler, koşa koşa gidilen stadyumlar olacak... Bir kelime, bin işlem Sporu spor gibi seyredenleri tribünlere çekme adına, kargaşayı prensip edinenler, bir bir temizleniyor ortalıktan... Yetmiyor... Zamanla "Her şey güzel olacak" belki... Ama sadece sporseverin değil, kulüplerimizin yöneticileri de hizaya getirilmeli önce... Erman gitti tamam... Geride, ortalığı velveleye veren yeni yönetici tipleri çıkmaya başladı... "En aklı başında" dediklerimiz bile şakülü kaydırıyor... Örnek mi Adnan Polat... "Kasap futbolcular" deyimi belki yeni değil ama onu gündeme yeniden oturtmak, bir yenilik değil aslında... Kayseri deplasmanından önce söylenen bu söz, döndü dolaştı G.Saray-Antalya-Kayseri düşmanlığını gündeme oturttu... Bir kelimenin, dostlukları bozması yadırgansa da, gazete ve televizyonlara malzeme verilmesi hiç de hoş olmadı ki... ÇILDIRTAN, ANONS TRAFİĞİ Şimdi önemle yapılması gereken ve ortadan kaldırılması "Yangından kurtarılacak ilk malzeme" gibi görülen bir çirkinlik var tüm statlarımızda... Maç öncesi iki takımın kadroları okunuyor biliyorsunuz... Misafir takımın kadrosu, sanki "nışadır" sürülmüşçesine bir acelecilikle ve anlaşılmaz şekilde anons ediliyor... Ya ev sahibinin kadrosu? Örneğin... "1 numara; Demireeelll" diye stat spikerinin ortalığı yırtarcasına bağırtısı... Arkasından tribünlerin "Volkaaan" diye yeri göğü inletmesi... Bu Saracoğlu'nda da böyle, İnönü'de de, Ali Sami Yen'de de ve Türkiye'nin her stadında aynı... Akılları sıra, misafir takımın gururunu kırıp, moralini bozacaklar... Sadece kadro anonslarında olsa iyi... Ya ev sahibi bir de gol atarsa, siz seyreyleyin cümbüşü... Anons spikeri haykırıyor: "Beşiktaş'ımızın golü... Devison Rogerio Da Silva" Seyirci tüm gücüyle tamamlıyor: "Boboooo!.." Bir iki defa değil, defalarca tekrarlanan bu nakarat, o anda kalesinde golü görmüş misafir takımın sinir sistemini, moralini, gücünü bir anda yok edip gidiyor... Yani sahadaki mücadele ile yenilmesi gereken rakip, anons gücüyle, maçtan önce ve maç sırasında yok edilmeye çalışılıyor... Ve bunun adı "centilmenlik" oluyor sonra da... İstiklal marşımızın yeri Anadolu'nun İstanbul'da yok edilen takımı "Siz bizim şehre gelince görürsünüz" hırsıyla, dört gözle "Ağaların" yolunu bekliyor... "Böyle gelip, böyle gidiyor" tribün ve kulüp centilmenliği (!) işte... Federasyon, eğer, stat terörünü sıfıra indirmek istiyorsa, kadro ve gol anonslarına mutlaka standart getirmelidir... Yoksa bu saha dışı savaşın yansımaları, saha içinde asla bitmeyecektir... Kasap futbolcular, gaddarlar, hakemi silkeleyen, azarlayan, iten sporcuların cesaret bulması biraz da bu yapılan çirkin yanlışlığın kurbanı olmasından kaynaklanmaktadır... Haa bir önemli konu da, maç başında gelenek haline getirilmiş İstiklal Marşı zorunluluğudur... Dünyada bu uygulamayı yapan tek ülke olarak, işi fazla abartmanın bir anlamı var mı acaba? Her takımın yarısı yabancı... Onların ne mecburiyeti var, bizim marşımızı zorla dinlemeye? Ayrıca, dinlerken tüylerimizin diken diken olduğu, göğsümüzün kabardığı, duygularımızın göz pınarlarımıza yansıdığı İstiklal Marşımızın, biraz da kutsiyetini düşünerek, her maç öncesinden, milli maç geleneğine taşınması aynı zamanda bu marşımıza saygıyı da yüceltecektir... Zaten marşımız çalınırken, tribünlerden gelen saçma sapan sataşmalar, atışmalar, İstiklal Marşımıza olan saygısızlığın da bir belirtisi değil midir? Bu muhteşem marşı; geliniz, başımızın en üstüne koyup, en ihtiyaç duyduğumuz zaman hep beraber söyleyelim, dinleyelim... Çünkü bazı değerler, özeldir... Bu özele sahip çıkmak da, hepimizin boynunun borcudur...