Erken biten maç!

90 dakikalık maç, hiç 15 dakikada biter mi? Evet, dün gece bitti... Quaresma 25 metreden bir çaktı topa, bizler de, Helsinki kalecisi Wallen gibi ağzımız açık baka kaldık... Ve işte o muhteşem gol karşılaşmanın da bitiş düdüğüydü sanki... Beşiktaş o dakikadan sonra, kedi-yumak oyununa döndü... Bazen kafa buldu, bazen Quaresma sihirbazının hünerleriyle saman alevi gibi parladı... Helsinki için kalan her dakika (2. yarının bir bölümü hariç) acizlik dolu, bitmek tükenmek bilmeyen zaman dilimi oldu adeta... *** Zamanla daha iyi tanıyacağımız, ne yapmak istediğini herkese ağır ağır anlatmaya çalışan Schuster, dün daha önceki maçların aksine, tedbiri elden bırakmayan bir kadro anlayışı ile modern takım görüntüsünü yansıttı sahaya... Ernst ve Necip'in asla kesik yemeyeceği kanaatine o da itibar etti... Yazılanları, çizilenleri ve eleştirileri dikkate aldığı belli... Forvette eskiden olduğu gibi dörtlü, hatta beşli dizilişi eliyle kenara atıp, Bobo ile tek forvet alternatifini denedi Schuster... Her ne kadar Bobo gününde olmasa da, Ernst ve Necip'in önünde Hilbert, Guti ve Quaresma, kendilerini hiç sıkmadan hem yardıma koştu, hem de hücumda çoğalarak futbolun modern görüntüsünden esintiler verdi... *** Helsinki, her ne kadar zayıf bir ekip olmasına rağmen, Beşiktaş kalesine seyrek de olsa kanatlardan yaptığı ataklarda, siyah-beyazlı defansın ortasındaki Ferrari ve Zapotocny'nin bazen aciz kaldıkları görüldü... Dün gece Guti'den çok şey bekledik... Nerde... Attığı gol dışında, sanki piknikte gibiydi Guti... Aurelio'nun gelmesi ile belli ki Hilbert kulübeye mahkûm olacak... Dün Beşiktaş'ta buram buram "adam alın" diye bağıran mevkii ise forvetti... Çünkü Bobo, o eski Bobo değil... İyi bir golcü transferi, siyah-beyazlı takımı ligde ve kupada adeta uçurur... Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor...