Bir maçı yorumlamanın bu kadar zor olmasıyla ilk defa karşılaşıyoruz. Çünkü sahada amaçsız bir mücadele. Tabii buna mücadele denirse... Futbolun inceliklerini, mumla arasanız bulamıyorsunuz. Tribünler seyre değil, keyfe gelmiş. Bir yanda küfür, bir yanda şarkı türkü... Zirveden düşmenin bezginliği ile sezon başından beri oynamayanlara ilk on birde şans veren Denizli'nin, kimse arayış içinde olduğunu, gelecek sezonun kadrosunu şekillendirdiğini zannetmesin. Çünkü kimse Nihatlı, Tabatalı, Rıdvanlı, İsmailli, Necipli, Atınçlı bir kadroyla "geleceğin takımını şekillendiriyor" diye Denizli'yi alkışlayacak değil. O da biliyor, bu isimlerle ancak kulübe kadrosunun şekilleneceğini. Serdar Özkan'ı, tribün tepkisinden kaçırmakla; Getafe'ye geri dönmeye hazırlanan İsmail Kaş'ın da bu arzusunu dikkate alan Denizli, zaten bu maçı fazla önemsemediğini belli etmişti baştan. Tribünler, sahadaki futbol ve gollerden değil, eski futbolcuları Nouma'nın şovlarıyla keyifli dakikalar yaşadı 90 dakika. Kaleci Hakan Arıkan'ın transfer blöfüne rest çekemeyip, boyun eğen Beşiktaş, defansta İbrahim Toraman ve tek devrelik Sivok'la tecrübesini konuşturdu sadece. Orta sahada ise Fink, Necip'le ilk yarıda zorlanırken, ikinci yarıda Ernst takviyesi ile nefes aldı. Forvette, Nihat'ın gol dışında yalancı koşuları, Bobo'nun isteksizliği, Tello'nun arada bir parlayışı, dünkü Beşiktaş'ın çekilen fotoğrafıydı. İkinci yarıda biraz daha gayretli gözüken siyah-beyazlı takım, önce Nihat'ın İlker'in hatasından, sonra da Hüseyin'in kendi kalesine attığı gollerle maçı kazandı işte. Tabii buna kazanmak denirse. Böyle kaç maç kazanılır ligde? Her takım Manisa değil ki. Peki ne olacak bu Beşiktaş'ın hali? Ne köy, ne kasaba misali, bir güzellik kıvılcımı saçamayan bu kadrodan ne beklenirse, başarı da o kadar küçük olacaktır seneye. Vergi borcunu bile millete rezil olduktan sonra, başkanının cebinden ödeyen bir anlayış, hangi transferlerle bu takımı yeniden şekillendirecek? Kimse kimseyi kandırmasın. Beşiktaş'ın geleceği beyaz değil, siyah şimdiden...