Erman Toroğlu, bu ülkede hakemlerin "öcü" gibi korktuğu biri. Onun diline düşmemek için; yönettikleri maçlardan sonra hakemlerin, akşamki Erman programını düşünmeleri boşuna değil... Adamın, hakaretten tazminat ödeme gibi bir korkusu yok ki... Nasıl olsa, yayıncı kuruluş bu masrafları karşılıyor... Sadece böyle olsa iyi... İstanbul'daki kaldığı lüks otelin ve yaşantısının masrafları, Ankara - İstanbul gidiş geliş aile giderleri, çocuklarının okul paraları, giyimi, seyahatlerde bol euro cep harçlıkları, Erman'ın bu dünyadaki yaşam şeklinden kesitlerdir... *** Erman, TSYD'yi (Türkiye Spor Yazarları Derneği) tanımadığını söyleyen, "İyi ki üyesi değilim" diye hava atmasıyla bile gündem oluşturmasını bilen adamdır... Futbolculuğunda "kazma" hakemliğinde "dayı" lâkapları, onun kızdığı değil, adeta "övünç" duyduğu "zafer madalyası" gibidir... Erman, Maraton'da desteksiz atar... Korkmadan karalar... Hakemlerin psikolojilerini bozma, aile yapısını zedeleme adına her şeyi yapar... Yeter ki, 5 santimlik ofsaytları bir kaçırsın bakalım hakemler... Kartlarını "Erman kriterlerine" göre çıkarmasın bakalım o sahadaki hakimler... *** Ama bu Erman, bazen öyle lâflar eder ki; ister istemez "Helâl olsun" dedirttirir kendine... İşte geçen hafta Bursasporlu Sercan için söyledikleri: "Cin olmadan şeytan olmuş!" Çünkü o Sercan, gençliğinin verdiği şımarıklık ve hamlıkla, tribünlerin o gün gazabına uğramış hocası Güvenç Kurtar'ı kurtarmak adına değil, kendi çıkarı adına yorumlarda bulununca, sadece Erman'ı değil, hepimizi çıldırtmıştı adeta... Daha yaşına bakmadan F.Bahçe'ye gelmek istediğini ve bir çırpıda Bursaspor'u satacağını söyleyen bu şımarık çocuk, dileriz ki İstanbul'a gelir... Şayet gelirse, ondan ilk bekleyeceğimiz gol, rakip kaleye değil, basın tribününe olacaktır muhakkak... Hele bir de takım arkadaşı Emre'den de gereken taktikleri alırsa, tutmayın Sercan'ı... İkinci "kola" hazır olalım şimdiden... Allah'tan Erman'ımız var! İki eli, onun yakasında olacaktır... Bize bile, fazla iş bırakmayacaktır Erman... >> Harnup ve Güiza Son İspanya gol kralı olarak geldiği Türkiye'de, attığı gollerle değil, atamadıkları ile alay konusu olan Güiza, ülkemizde en fazla hoşgörüyü gören yabancıdır... Boş kalelere bile yuvarlayamadığı fırsatlarla, saç baş yoldurmayan, "Kaçırsın, belki bir gün atar" mantığıyla taraftarı şimdilik sinirlendirmeyen, isyan ettirmeyen bir garip futbolcudur Güiza... Kaçırdığı her basit gol pozisyonu sonrası "Ağlamaklı" haliyle, sanat dünyamızın "acıların çocuğu" Küçük Emrah'a benzetilen, fakat yine de "Yahu bu hakikaten İspanya'da gol kralı mı olmuş?" dedirten Güiza'nın, F.Bahçe'de "kredisi ne zaman bitecek?" diye soruları peşinde getirmemesi, ilk defa yaşanan bir durum... HHH 17 milyon euroya mal olmuş, takımın stoperi ile aynı sayıda gol atmış birisine bu kadar ayrıcalıklar tanınırken, 10 yıldan beri yedeklikte kalmış ama sarı-lacivertli takımı çoğu kez ipten almış Semih'e, ne kadar haksızlık yapıldığı ortadadır artık... Bizim evladımıza bundan böyle yan gözle bakan taş olsun!.. O Semih, yakaladığı iki fırsattan birisini rakip kaleye nişanlarken, Güiza'nın bonkörlüğüne, karavanalarına sonsuz kredi tanıyan Saracoğlu tribünleri "Bir gram bal için, ya bir çuval keçiboynuzu yemeğe" devam edecek, ya da, İspanyol golcünün kaçırdıklarıyla kaybedilen puanlar için sızlanmayacak... İşte "Çakma golcü" Güiza... Alkışlamaya devam edecekler, kaçırılan saçma gollere de asla isyan etmeyecekler... İşte, bir çuval harnup (keçiboynuzu) size... Bir gram bal için, afiyet olsun... NOT: Harnup (keçiboynuzu) ilk 15 yıl, hiç meyve vermeyen ağaçtır.