Yıllardır görmediğimiz bir tablonun İnönü'de maç öncesi sergilenmesi ile bambaşka bir kimliğe bürünen karşılaşmada Beşiktaş, kolay zannettiği bir 90 dakikada ölüp ölüp dirildi adeta... "Karabük sen bizim kardeşimizsin" diye bağıran Beşiktaş tribünleri ile "Beşiktaş sen bizim kardeşimizsin" diye gırtlaklarını yırtan bir avuç Karabükspor taraftarlarının, karşılaşmaya kattığı lezzetle adeta iştahımız kabarmıştı maç öncesi... Sofra görünürde müthişti... Ama bu sofrada keyif içinde futbolu midesine indirenler ise ev sahibi değil, Karabükspor'du... *** Önce Emenike'den bahsetmek gerek... "Adama dayalı düzen" anlayışından uzak bir takımın, onunla daha başka bir cazibe kostümü giymesi, mütevazı bir Anadolu takımının en büyük şansıydı... Emenike dün tabir yerinde ise, Beşiktaş defansını hallaç pamuğu gibi attı... Eğer karşılaşmanın hakemi Kamil Abitoğlu, kuralları biraz olsun uygulamış olsaydı, İbrahim Toraman'ın daha 19. dakikada oyundan atılması gerekirdi... Çünkü Toraman, Emenike'nin sol baldırına öylesine bir tabanla dokundu ki, bunun adı futbol kural kitapçığında "gaddarlık" olarak geçerdi... Aynı Toraman 36. dakikada da yine Emenike'yi ceza sahasının bize göre içinde biçerken yine kartlardan sıyırıyordu... *** İlk 45 dakikada Karabükspor futbol korosu kurmuş gibi, hem çaldı, hem söyledi... İlhan Parlak, Hakan Özmert ve Bülent Kocabey'le 3-0 öne geçememeleri Beşiktaş için çok büyük şans oldu... Peki, Beşiktaş ne yapıyordu bu arada? Hiç... Oysa kadroda Simao vardı... Fernandes, Almeida vardı... Ama bir Guti yoktu... Quaresma yoktu... Bunlar olmayınca da takım yoktu sahada... Hele defans, evlere şenlik bir görüntüdeydi... Gelene bir kere olsun "dur" diyemediler... *** 51. dakikada herkese göre penaltı Abitoğlu'na göre "bir şey yok" denen pozisyon Beşiktaş için bir kere daha şans oldu... Ama 4 dakika sonra Kamil Abitoğlu, Emenike'nin dudak uçurtan deparıyla bulduğu gole bahane bulamadı... Sonrasında da önce Deumi imdada yetişti; Almeida'nın "buz gibi golü" güme gitti ve hakem Abitoğlu güne damgasını vuran adam oldu...