76 milyonluk bir ülkenin yine boynu bükük kaldı...
Elimize gelmiş bir fırsat kuşunu, bu kadar mı rahat azat edecektik?
Böyle mi boynumuz bükük kalacaktı?
Brezilya hayali bu kadar erken mi sönecekti?
Oysa hikâyemiz o kadar güzel başlamıştı ki...
HHH
Hani, 100 kilometreye 3 saniyede çıkan yarış arabaları vardır ya, aynen o gibi başladık maça...
Sanki millilerimizin her biri Vettel, Kimi Raikkonen gibiydi...
Golü, en geç 15. dakikada buluruz inancı kapladı her yanımızı...
Aksini asla düşünmüyorduk bile...
Arda, aldı sazı eline, hem kendi, hem arkadaşları başladı oynamaya...
Çiftetelli mi dersiniz; Aydın havası mı; ya da horon mu?
Hepsi vardı Saracoğlu'nda...
Bir tek çökertme yoktu...
Macarların baş dönmesi 45 dakika tutmadı nedense...
Oysa her birinin, mideleri yıkanmak üzere, hastaneye kaldırılması gerekirdi...
Burak; rakip defansın her saniye arkasına dolanan pehlivan gibi adeta kora kor güreşiyordu...
Alper'in milli takıma kattığı zarafet, dünkü oyunun başka bir lezzetiydi...
Soldan Hasan Ali, sağdan gününde olmasa da yine Gökhan Gönül, bindirdikçe bindiriyordu Macarların kalesine...
Bütün bu güzellikler bir türlü beklenen golü getirmiyordu yine de...
Nazlanıyordu mübarek...
Oysa ne kadar nazlansa da, bizim damatlar gireceklerdi gerdeğe Macar kalesinde...
Hoppala...
Bir baktık ki bu havalarla, devre olmuş...
***
63. dakikada Burak'la gelen gol, peşine daha başkalarını da takacak gibiydi...
Ta ki 71. dakikada bir taç atışında Semih'in gafleti, tüm hayallerimizi Böde'nin ayaklarında sona erdirdi...
Bizimkisi bir aşk hikâyesi işte...
Sonu acıklı biten, sevgililerin bir türlü buluşamadığı bir aşk hikâyesi...