Adaletin ayak sesleri!

A -
A +

1970'li yılların tribünlerdeki kardeşlik görüntülerinin yerini düşmanlığa bıraktığı 1990 yıllardan, günümüze kadar gelen süreçte, müthiş bir ivmenin varlığına şahit olduk... Bu ivme, dostluğun bittiğinin göstergesiydi... Oysa; sporu bir eğlence, bir yarışma dışında görmek için can atanların tek amacı vardı... O da "rant" kavgası... Çünkü futbol ekonomisi büyüdükçe, bundan nemalanmak isteyenlerin sayısı da aynı hızla arttı... Üstelik, çok kolay olarak gördükleri "el açma anlayışı" etrafına birkaç kişiyi de toplayarak tribün örgütü kurmalarına vesile oldu... Zaman geldi, bu örgütlere elini verenler, kolunu geri alamadı... Hatta, o el verenler, yöneticilik saltanatlarının sürebilmesi için, bu örgütleri kucaklamak zorunda kaldı... Onların her telefonlarına çıktılar... Para istediler, verdiler... Deplasman masrafları ve otel konusunda bitmek bilmeyen isteklerine hep "evet" dediler... Bütün bu menfaatleri elde edenler, sonra da çıktılar tribüne "Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez" misali "En büyük başkan, bizim başkan" diye yağcılık çığırtkanlığı yaptı... Gün geldi, o tribünlerde cinayet işlendi... Gün geldi, misafir takım taraftarının üzerlerine, içlerine idrar doldurulmuş balonlar atıldı... Oturdukları koltukların üzerine gübre döktüler... Saha dışında, müthiş kovalamaca senaryoları gördük... Başka renkten gördükleri her insanı, caddelerde, sokaklarda darp ettiler... Arabalar, dükkanlar acımasızca yakıldı, yıkıldı... Çünkü meydan boştu düne kadar... Gözaltına alınan fanatikler, yöneticilerin üstün uğraşıları (!) sayesinde karakollardan alındı... Siyasilerin baskıları sayesinde, polisi darp edenler bile şimdi aramızda elini kolunu sallayarak dolaşıyor... Ama galiba işin sonuna geldik... Ve olaylı Beşiktaş- G.Saray Tekerlekli Basketbol maçı, bu işin miladı oldu... Belki yüzde yüz kesin çözüm olmayacak; belki azgın fanatiklerin gözünü tam korkutmayacak ama "Spor Savcıları" ligin ikinci yarısıyla birlikte göreve başlıyor artık... Bu savcılar, İl Güvenlik Toplantılarına katılacak... Gerektiğinde soyunma odalarına kadar inip izleyecek... Maç sonu olaylarını yakından takip edecek... Raporlar hazırlayıp, TFF,Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığına sunulacak ve işlemler anında başlayacak... Bu şu anlama geliyor... Eyy tribünleri kasıp kavuranlar... Seyircileri, küfür, korku ve şiddetle yönetmeye çalışanlar... Rant için, kimliklerini değiştirenler... İşiniz artık hiç kolay değil... Anında, adalet önünde bulacaksınız kendinizi... Hadi o zaman gelsin, bir yönetici de, sizi o adaletin pençesinden kurtarsın... Şunu bilin ki; yaptıklarınız yanınıza kâr kalmıştır bundan önce... Ya bundan sonra? Onu hep beraber göreceğiz... >> En masum topluluk... Sadece en masum değil, en delikanlı, en birbirine bağlı, en saygın topluluk hakemlerimiz... Yıllardır, haklarında hiç iyi şey söylenmemesine rağmen, bugün hâlâ ayakta kalabilen bir topluluk bu hakemlerimiz... Kendi futbolcusunun gol kaçırmasına, ya da gole sebep olmasına laf söyleyemeyenlerin; hedef tahtası haline getirdikleri hakemlerimiz, bir defa daha şahit olduk ki; onlar işlerine devam etmeyi kendilerine ilke edinmişler... Bu kadar saygılı insanları, eleştirirken, ya da tribünlerden en ağır küfürleri ederken, lütfen mesafeyi iyi koruyun... "Şike" sürecinde en ufak bir şaibeye adı karışmamış bu topluma, tüm hatalarına rağmen saygı göstermek, Türk futbolunun da yolunun açılması anlamına geldiğini bilmek zorundayız... Başta Başkan Zekeriya Alp olmak üzere, bir Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus, Bülent Yıldırım, Hüseyin Göçek, Halis Özkahya, Mete Kalkavan, Barış Şimşek ve daha niceleri; kolay mı yetişiyor?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.