Ahlar ve vahlar...

A -
A +

Hepimiz barut gibiydik... Patlamaya hazır... Yeter ki fitili ateşleyecek bir kibrit gerekti... Türk milletinin kenetlendiği gecede, heyecanımızı durduracak, coşkumuzu söndürecek kimse karşımızda yok gibiydi... Tribünlerin böylesine kırmızı-beyaza boyandığı, ay-yıldızlı bayrağımızın böylesine dalgalandığı, 11 Ekim'in bize zindan olmaması için koştuk Kadıköy'e... *** Karşımızdaki İngiltere'yi sanki bu zamana kadar defalarca yenmiş gibi ufak görüyorduk... Sanki daha önce filelerini havalandırmışcasına kendimizden emindik... İşte böylesine müthiş bir özgüven içinde çıktık maça... Ama o da ne?... İlk 10 dakika adamlar sağımızdan solumuzdan vızır vızır kalemize yol bulmazlar mı?... Sağ tarafta Fatih, sol tarafta İbrahim inanılmaz hatalara imza atarken Alpay da hep yüreğimizi ağzımıza getiriyordu... Orta sahada Okan ve Emre bile bir şaşkınlık içindeydi... Futbolcularımızın üzerindeki baskı, sanki sırtlarında tonlarca ağırlık varmışcasına aylaklarına pranga olmuştu... Herkes birbirine bağırıyor, herkes hata üzerine hata yapıyordu... O anda bir lider aradık takımda... O hep kilosuna taktığımız Sergen, iki-üç zarif pasıyla bizi kendimize getirdi... ...Ve işte ondan sonra gerçek oyunumuza döndük... *** 17. dakikada Nihat'la kaleci James'e ilk yoklamayı çektik... Devre biterken Tugay'ın sanki yapmak zorunda kaldığı penaltı ile üzerimize kaynar sular döküldü... Ama o dünyanın en pahalı, paund milyarderi Beckham, mahalledeki acemi futbolcular gibi topu kale yerine gökyüzüne dikince şansın bizden yana olduğuna inandık... Olacaktı bu iş... Şansımızı da kıracak, şanssızlığımızı da kıracak, Portekiz'e bileti alacaktık... Devre bitmişti ama, ümidimiz asla... İşte ikinci yarıya bu inançla, bu havayla çıktık... Şenol Güneş, eldeki tüm alternatif değişiklikleri de yaptı... İngiltere kalesine paldır küldür gitmekten bir türlü vazgeçemedik... ...Ve her an da kalemizde bir bela golünü görmekle burun buruna geldik hep... "İnanmak, başarmanın yarısı" derler ya... Tamam biz inandık, ama başarmak için son hamleyi yapmak, bize 90 dakikada yar olmadı... Olmuyor arkadaş olmuyor... Bu İngiliz'e kafa tutuyor, köpürüyoruz ama, indirici yumruğu da vuramıyoruz... Biz ahlar ve vahlar arasında kahrolurken, Portekiz'e aktarmalı gitmek çok acı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.