F.Bahçe'nin, hakkını kolay ödeyemeyeceği, şampiyonluklardaki en büyük imza Alex, kendisine hiç yakışmayacak şekilde, sezon açılışına katılmadı. Üstelik, günlerce yolu beklenmesine rağmen, gelmedi. Gecikince de, dedikodu çarkları dönmeye başladı. "Daum, Alex'li oyun şekli düşünmüyor." "Kaptanlık Alex'ten alınacak." Bunların hepsinde gerçek payı var aslında... Güiza'nın, Konfederasyon Kupası'ndaki gollerini kendisine kalkan yapıp, F.Bahçe Yönetimine "Ben ancak Almanya kampına katılırım" restini gören sarı-lacivertliler, Alex gibi, Türkiye'de bir takıma en faydalı olmuş birisi için, hoşgörü sınırını dar tuttu. Gerçi, ne olursa olsun, Alex'in de gününde, saatinde sezon açılışında bulunması gerekirdi. Ama onun yaptığı terbiyesizliği ayrı kefeye koyup, Güiza'ya "Bir buçuk maç oynadı" diye, ekstradan 15 gün izini verenler, geçmişi şöyle gözlerinin önünden geçirmelidir. "Abanın kadri, yağmurda bilinir." Bir gün Alex'in F.Bahçe için ne kadar önemli olduğunu anladığımızda, dileriz Brezilyalı futbolcu ülkesine dönmemiş olur! >> Doğrucu Davut! Akdeniz Oyunları, nedense bizde bir şampiyona gibi algılanmıyor. O bir zamanlar, Tugaylı, Sergenli, Okanlı, Hakan Şükürlü, Abdullahlı, Fatih Terim'in başında olduğu Ümit Milli Takımı dışında, Akdeniz'den ne kaldı aklımızda? 343 sporcu ile gidilen ve 20 altın madalya ile 4.lüğü kabullenmek zorunda kaldığımız oyunlarda, gerçek madalyayı hak eden birisi var aslında: Gençlik Spor Genel Müdürü Yunus Akgül... "Atletizmde, yüzmede, jimnastikte 50 yıl geriyiz" gerçeğini söyleme kahramanlığını gösteren Akgül, iğneyi kendisine, çuvaldızı da birilerine batırarak, şampiyonluk kürsüsünün en üstündeki yerini korumuştur. Yıllardan beri havuzda boğulan, pistlerde nal toplayan, minderde jimnastiğin "J"sini sergileyemeyenler için az bile konuşmuş. Ağzına sağlık Sayın Akgül... "Dürüstlük madalyan" helâl olsun... >> Hanım köylü ! 5 milyon 800 bin eura bonservis... 2 milyon 700 bin euro, yıllık bedel... Ama adam nazlı mı nazlı... Daha doğrusu, kendisi dünden hazır da, ah bir de karısına söz geçirebilse... Bahsettiğimiz isim Genoa'dan Beşiktaş'a transfer olan Ferrari... Adam hızlı mı hızlı, kabul... Ama adam tam bir kılıbık... Manken karısının sözünden dışarı çıkamıyor. Başkan Demirören'in özel uçaklı seferi olmasa, Ferrari Türkiye'ye gelmeyecekti sanki... Ayağının altına kırmızı halı isteyen bu kılıbık, şimdiden Beşiktaş'ta sorun olma sinyallerini verdi bile... Bu Ferrari'yi kampa alamaz Beşiktaş... Lincoln gibi deplasmanlara da götüremez... Sahada "Tekmeye kafa koy" diye taktik de veremez... Neden, çünkü hanımı kızar! Ferrari marka marka da, sürücüsü biraz eski kafa... >> Futbol ve dil... G.Saray, Servet'in transferi ile yatıp kalktı haftalardır... G.Saraylı futbolcunun Marsilya'ya transferi gündeme bir oturdu, pir oturdu... Ve aksilikler peşi sıra gelmeye başladı... Önce kulübün sahibi Dreyfus, Servet'in transferini gerçekleştirmek isteyen Başkan Diof"un görevine son verdi. Çok geçmeden de Dreyfus geçen hafta vefat etti. Böylece Servet'in transferi de hepten yatmış oldu. Oysa G.Saray'ın ne hayalleri vardı. Onun satışından gelecek parayla neler yapacaktı, neler... Ama Servet, futbolunun azizliğinin değil, yabancı dil bilmemesinin kurbanı oldu. Marsilya Teknik Direktörü Deschamp, defansın göbeğinde oynayacak birisinin, mutlaka arkadaşları ile diyalog halinde olmasını istediği için, Servet'e Fransa yolları kapandı. Demek ki, ayaklar ne kadar konuşursa konuşsun, ağızdaki dil susarsa, eurolar kasaya girmiyor! >> Bamyadan fişek... Kaptanlık, sadece pazubantların kola takılması değildir. Kaptanlık, tahsil istemese de, birazcık insanlık ister. Adalet ister, sevgi dolu olmayı gerektirir. Bazen sert, bazen yumuşak inişleri yapabilen beceri ister. Tribünleri, sadece futbolu ile değil, saha içi liderliği ile selamlayıp, kendisini onlara "Büyük kaptan" apoleti ile alkışlatır kaptan dediğin... Bazen tekme yer "gıkını" çıkarmaz. Acısını; tekme atan adama elini uzatarak hafifletir. "Göze göz, dişe diş" savaş anlayışından uzaktır kaptanlar... Alttan alır, üste çıkmazlar... Gözlerini fal taşı gibi açıp, boyun kesme işareti yaparak, adam tehdit etmez! Hele hele, sahada rakip futbolcuyu hiç kovalamaz! Basın tribününe sol kolunu dirseğine kadar gösterip, sevimsiz işaretlerin kahramanı (!) hiç olamaz... Kaptanlar, takımını 10 kişi bırakıp, gemisini batırmazlar. Ve o kaptanlık, bu tarife uyan, hiç kimse için geçerli olamaz. Olursa da, sadece adı kaptan olur; vücudu, kişiliği değil...