Asılacak adam mı anılacak adam mı?

A -
A +

İnsanlar, şanslarını her zaman iyi kullanamaz. Bazen "gele" attıkları da olur. Hâttâ üst üste, hayal kırıklığı yaşamak için inat ederler adeta... Ama bazıları vardır; geleyi "düşeş" gibi kondurur tavlaya... Bir bakmışsınız uçmuş, gitmiş yükseklere... Kendisine "ballı" veya "kısmetli" denmesine aldırmadan, hâttâ alay edercesine "clark" bakış çeker herkese... Çünkü bu gibi insanlar, yumuşak yüzleriyle değil, sert, taviz vermez ve de sevimsiz davranışlarıyla yükselmesini bilen kişilerdir. *** Ergani'de doğup, Ankara Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi'nden "İnşaat Mühendisliği" diplomasını aldığında, bu atılgan delikanlının, Türk spor tarihinin en büyük kulüplerinden biri olan F.Bahçe'ye başkan olacağını kimse hayal edemezdi. Hâttâ kendisi bile... İnşaat Mühendisi olmasının avantajını, bu sektörde değil de, inşaatçı başkan olan Metin Aşık döneminde, yöneticilikte basamak olarak kullanan Aziz Yıldırım, bugün seveni ve sevmeyenleri ile spor gündeminden düşmeyen adamdır... Sarı-lacivertli taraftarların hep zor anlarda göreve davet edip "Ali Şen başkan, F.Bahçe şampiyon" seslerini bile kısan, hâttâ gündemden düşüren Yıldırım, artık kıskanılan ve asla vazgeçilemeyen bir adam olarak, F.Bahçe'de resmen "efsaneleşmiş" kişidir. İşin en enteresan yanı ise, bir zamanlar, kendisini hiç sevmeyen Ali Şen'in bile gönlünü kazanmış, bir ara bırakmayı düşündüğü başkanlık anlarında Ali Şen'in "Gerekirse evine, işine gider, görevde kalmasını sağlarım" güvencesini almış olan Yıldırım'ın, artık "Tek efsane" olarak anılması boşuna değildir. *** Bu köşenin yazarı, Aziz Yıldırım ile yıllarca ters düşmüş bir kişi olsa da, onu yakından tanımamanın yanlışlığı ile, bazen ayıp, bazen de, gerektiği şekilde, haklı eleştirilerde bulunmuş kişidir. 1 Ocak 2008 tarihli Türkiye Gazetesi'nin spor sayfasında "Yılın Sporcuları" kürsüsünde, belki de ilk defa bir kulüp başkanı kürsüye çıkarken, bazı kimselerin isyanına rağmen, bu mevkii, en hak eden kişi olduğu yönündeki kanaatimiz, tamdır. Gazetemizde, Aziz Yıldırım'a bu apoletin takılma sebepleri bir bir sıralanmıştır. Diğer kulüp başkanlarının hem, kıskançlıkla, hem de "Vay bee" dediği bir beğeni ile spor dünyasının zirvesinde bulunmasının altında kimselerin başka bir sebep aramasına gerekçeleri olmasın... Aziz Yıldırım'ın, sevgili Öcal Uluç ağabeyimizin belirttiği gibi, bazı yanlışlıklarını görmemek mümkün değildir tabii ki... Ama her insanın kusuru vardır. Yıldırım'ın, F.Bahçe başkanı olması nedeniyle göze batan, altında sadece sarı-lacivertli takımın haklarını korumak adına yatan isyanını çok görmeyelim... Şahsi yanlışlıklarını en tepeye çıkarırken, F.Bahçe adına yaptıklarını da toprağa gömmeyelim lütfen... *** Sabahın köründe kalkıp, güvercinlerine takla attırarak, stressiz bir güne başlamanın, büyük keyfini yaşayan... Hayvan sevgisini başka bir terazi ile tartan... Kalbinin ritmini, şekerinin yüksekliğini gündemde düşürmek için sağlık konularını hep atlayan bir başkanın, sevimsiz yüzünü değil, kalbinin derinliklerindeki, çoğu duyulmamış güzellikleri de, arada bir kaleme almanın vicdani muhasebesini yapmak zorunda değil miyiz ? Roberto Carlos gibi bir dünya yıldızı, bugün Türkiye Süper Ligi'nde top koşturuyorsa, bunu sağlayan kişi tarihe geçecek bir davranışın da sahibidir şüphesiz... "Bir dirhem et, bin ayıp örter" derler ya... Bir Roberto Carlos olayı, Aziz Yıldırım'ın her zaman eleştirdiğimiz bir çok ayıbını da örtmemiş midir? 10 yılda 4 şampiyonluk, 3 ikincilik, Şampiyonlar Ligi'nde F.Bahçe'nin rekor puanla 2. tura yükselmesi, 2008 UEFA Kupası finalinin muhteşem stat Saraçoğlu'na alınmasındaki gayreti; 100. yılın 224 kupa ile bitirilmesi, Aziz Yıldırım'ı sevimli ve büyük başkan yapan güzellikler değil midir? Bugün F.Bahçe, borcu olduğu kadar, alacakları ve gelirleri ile de imrenilecek bir kulüp olmuşsa, işi sadece spor anlayışı ile değil, ticaret kafası ile yönetiliyorsa ve mâli bakımdan "sıkıntı" kelimesini ağzına almıyorsa, bunda en büyük pay kimindir Allah aşkına? *** Aziz Yıldırım'a tabii ki kızacağız... TSYD Kupası'nı oynamaktan kaçtığı için... Gazetecilere davranış biçimi için... Bazı gerçekleri, bile bile yalanladığı için... Basının, haber alma özgürlüğünü kısıtladığı için... Kulüpler Birliği'ni tanımadığı ve özgürlüğünü istediği için... 10 yılda 11 hoca, 50 den fazla futbolcuyla, dama taşı gibi oynadığı için... Yöneticiliği, başkanlık sistemine dönüştürdüğü için... Vesaire... Vesaire... Ama bu adamı, gelin arada bir alkışlayın dostlar. Kıskanın, eleştirin, tipini beğenmeyin, suçlayın... Ama 10 yılda bir defa bile olsun, Türkiye Gazetesi gibi, arada bir kürsüye çıkarın... Bu yüzden, inanın, çok şey kaybetmezsiniz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.