Aşk ve öksürük

A -
A +

"Geliyooooor... Geliyoooor..." diye ortak çığırtkanlık yaptık ve sonunda beklediğimize kavuştuk ! "Sibirya soğuğu" tüm haşmetiyle bizimle kucaklaştı, sarmaladı ve canımıza okudu. "Geleceği varsa, göreceği de vardır" diyerek, aldığımız tüm tedbirlere rağmen, sildi süpürdü bizi... AKOM (Afet Koordinasyon Merkezi) içinde toplanan, İstanbul'un en etkili ve yetkili isimleri, 15 milyon insana "Aklınız varsa sokağa çıkmayın" uyarısı yaparak işi çözmeye çalıştı... Sonuçta, yine yüzlerce trafik kazası, onlarca ölü ve hastanelere doluşan binlerce vatandaş... *** İstanbul'un 1santimlik karını Türkiye meselesi yaparken, Doğu'nun evleri yutan, yollarını kapayan, insani ilişkileri yok eden kışını, yine görmemezliğe geldik... Onlar, hastalarını Allah'a havale ederek, devletin İstanbul'a gösterdiği hassasiyetin yüzde birini haketmediklerini bir defa daha anladılar... Onlar, çaresizliklerine, şanssızlıklarına ve kuş tüyü yastıklarda uyuyamadıklarına bir defa daha kahrettiler... Biz İstanbul'da, 100 yıl da bir gelen "Sibirya soğuna" topyekün seferberlik ilân edip "Kırmızı alarm" verirken, senenin 6 ayını kar altında geçiren Anadolu'nun itilmiş insanını bir defa daha yaraladık... İnsanlığın, şehir anlayışına göre değiştiği bir ülkede yaşadıkları için, onların kalplerini bir defa daha kırdık... Böylece "Yakındakileri mutlu et, uzaktakiler mutlu olacaktır" aldatmacası ile, büyük şehirlere göç anlayışını, bir defa daha gündeme getirdik... *** Ve bir "Geliyoooor.... Geliyooooor..." daha diyerek, Haluk Ulusoy'u 18 aylık bir ayrılıktan sonra, federasyonun başına tekrar oturttuk. O koltuğu, günahları ve sevapları ile en fazla hakeden kişinin, önünü, önce kesip, sonra o engelleri kaldıran hukuk düzenimiz ve siyasi düşüncemiz, şimdi sportif yönden dibe vurduğumuz bir dönemde, futbolumuzu yeniden özgüvenine kavuşturmak için kenetlenmek zorundadır. Koltuğunun, daha oturduğu andan itibaren sallantıda olduğunun bilincindeki bir yönetimin, Türk futboluna olacak katkıları da belli sınırlar içinde kalacaktır... O bilecektir ki, soruşturmalar hızlandırılacak, yolsuzluk iddiaları hep gündemde tutulacaktır... Ulusoy, hem "Dünya 3.lüğü standardı" tekrar nasıl yakalanır, hem de siyasi baskılardan kurtulma hesabı içindeyken, sporumuza ne kadar fayda sağlayabilecek, bunu hep beraber göreceğiz. Atacağı adımı, imzayı, on defa düşünmesi gereken adam, en ufak bir sendelemede başına gelebileceklerin ağırlığı altında ayakta nasıl durabilecek, bunu da bekleyip göreceğiz. *** UEFA'dan milli takımımız ve bazı futbolcularımız için gelecek ağır faturanın da tebliğ adresi Ulusoy olacaktır. Daha ilk günden "Bir futbolcunun, sezon içinde iki takımdan fazla oynayamaz" yasağını Ankaraspor için bozan, transfer dönemini "Kurban Bayramı dönemine rast geldi" diye 10 gün uzatan Ulusoy'un, ilk icraatları bunlar mı olmalıydı? Eğer, yakında ligden düşme, bu sezon için kaldırılırsa hiç şaşmayalım. Gönül alma, şeker dağıtma dönemlerinin bittiğini görmemek, Ulusoy üzerindeki siyasi baskının, her geçen gün artacağının işareti olurken, futbolumuzun başka ülkelerden örnek alacağı güzellikleri, daha ciddi incelemesi gerektiği ön plâna çıkmaktadır... Stadlarda küfür nasıl kesilir, amigoların tehditkâr istekleri nasıl önlenir, aileler maçlara tüm fertleriyle, nasıl gönül rahatlığıyla gidebilir, kulüpler mâli yapılarını nasıl düzeltebilir, transferlerde, nasıl "ayağını yorganına göre uzatabilir" bunun çareleri ön plâna çıkmalıdır önce... *** Ulusoy için en önemli karar ise, Fatih Terim'in milli takımın başında kalıp kalamayacağı yönündeki tavrıdır. Kariyeri ne olursa olsun, aslında yanlışı savunmayan ama ona göre "arkamda durmadınız" iddiasında bulunduğu medyanın karşısına geçip, alaycı bir üslupla "Suçlu benim" diyerek, konuyu başka yönlere çekmek istemesi, o dakikadan itibaren,Terim'in psikolojisinin ne kadar bozuk olduğunun ve bundan sonraki işlerinde yalnız kalacağının bir göstergesidir... Nasıl "Aşk ile öksürük saklanamazsa" milli takımın hocası konusundaki düşünceler de, Ulusoy tarafından, bu saatten sonra sürüncemede bırakılıp, saklanmamalıdır... İşte bu yüzden "atsan atılmaz, satsan satılmaz" ikileminin içinde sıkışıp kalmak, bir gün belki de Ulusoy'u, köşeye sıkıştıracak mesele olacaktır. Ne demişler? "Bugünü dünden, yarını bugünden düşün."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.