Ateşi üflemek

A -
A +

Biz, 3 Temmuz tarihini, futbolumuzun alev aldığı, etrafını cayır cayır yaktığı gün olarak düşündük... Oysa hiç de öyle değilmiş... Bir yanardağ misali, için için kaynayan, lâvlar çok eskilere dayanan oluşumla, spor zevkimizi sarmaya başlamış da haberimiz yokmuş... Saflığın da bu kadarı fazla hani... 4 büyüklerin etrafında dönen futbolumuz, sadece onları memnun etme adına, tüm gelişmelere izin vermezken, kapalı gözlükler içinde tribünlere koştuk biz... "Sarı" diye bağırdık... Bazen o sarının yanına "laciverti" bazen "kırmızıyı" koyduk... Beyazı, siyahı aynı iştahla kendimize şarkı ettik... Karadeniz'in bordo-mavisini de haykırdık arada sırada... Ama futbol dünyamızın sınırlarını genişletemedik... Anadolu'nun renk cümbüşünün güzelim renklerini, haftanın bir günü de değişik kostüm giyen insanlar gibi aklımıza geldi sadece... Onları "3 mü atarız, 5 mi" gibisinden büyütemedik gönlümüzde... Ezik bıraktık, itilmiş, kakılmış gibi hor gördük... Ama 3 Temmuz sabahı geldiğinde futbolun şekil ve kabuk değiştireceğini görüp, sevinmekle üzülmeyi birlikte yaşadık... Çünkü bir tarafta çocukluğumuzdaki yalancı emzikin bile rengiyle şartlandırılıp, fanatikliğe taşıdığımız futbol sevdasının cıvığını çıkardık uzun zaman... Şimdi, sahalara koşmak yerine "kaçmak çaredir" diye düşünürken, yaşanan olaylardaki payımızı gözlerimizin önünden geçirdik bir bir... Hepimiz suçluyduk çünkü... Körü körüne sevdiğimiz insanların bizlere kötülük yapacaklarını aklımızın ucundan bile geçirmedik ki hiç bir zaman... "Türk futbolu emin ellerde" diye, idare edenlerin defolarını, hiç araştırmak gelmedi ki aklımıza... Şimdi "vay anasını, bunu da mı yapmışlar" diye iç çekerek üzülmek çare değil kanayan yaralara... Sevda bitmiştir... Biz hâlâ daha o ateşi üfleyerek söndürmeye çalışıyoruz... Oysa aşk zaten alev aldı, buharlaştı... Artık bize, gece yastığa başımızı koyduğumuzda "Ne güzel komşumuzdun sen Fahriye abla" demek kaldı... Çünkü artık hepimiz, Ahmet Muhip Dranas olduk sanki... Elçiye zeval olmaz Hep dert yanarız... "Türkiye'de sporun alt yapısına, kulüpler önem vermez" diye... Hadi kulüpleri adam edemiyoruz... Onlar bu görevlerinden kaçmanın yollarını çok iyi biliyor... Ama Milli Eğitim ve Spor Bakanlığı'nın artık el ele verme zamanıdır... Binbir zahmetle okuyup, diplomayı eline alanlara "Başka işlere yönelin" demek çare değildir... Gelin hep beraber okulların en önem verdiği dal yapalım sporu... Zor değil, sadece çareleri zorlayalım biraz... Sayın Bakanlarımız Kılıç ve Dinçer şimdi top sizde... İşte noktasına, virgülüne dokunmadan Y. Fatma Demircan adlı bir öğretmen adayının satırları... Biz sadece elçiyiz... Ama en az kadro bulamayan genç öğretmenler kadar da dertliyiz: "Sporun ilk basamağı okullardır ama 12 bini aşkın okulda şu anda beden eğitimi öğretmeni yok. ( Milli Eğitim Bakanlığı'nın resmi verileri) Peki, bu ülkede spor nasıl gelişecek? Başka ülkelerde, haftada beden eğitimi 8 saat, bizde 2 saat+2 saat (o da okul müdürü isterse.) Türkiye' de şu an için 10561 beden eğitimi öğretmeni ihtiyacı var... Beden eğitimi öğretmenine ihtiyacı olan okul sayısı 10029. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yayınlamış olduğu 2011 yılı özür durumuna bağlı ocak dönemi yer değiştirme kontenjanlarına göre, 150634 öğretmen açığı var. Ne olur sesimizi duyurun, rica ediyoruz, yalvarıyoruz..." Türk insanına hizmet için can atan, diplomaları elinde, hevesleri yüreklerinde, başta spor olmak üzere yabancı dil, Türkçe, Matematik, Din vs. öğretmenlerimizin yüzlerine gülücükler kondurmak bu ülkede bu kadar zor olmamalı... Terim'in tatlı derdi Herkes konuşuyor: "Bu lig tat vermiyor, oynanmasa daha iyi" diye... Ama bir kişi var ki, devre arasına daha dört hafta kalmışken, transfer dosyasını açtı bile... Oysa, sezon başında 110 milyon euroya yakın, uzun vadeli de olsa G.Saray'ı borçlandıran Fatih Terim'in, şimdi yeni portföyünde 3 yeni futbolcu ismi daha yatıyor... Yaklaşık 30 milyon euroluk... Taraftarın tribünden kaçtığı; futboldan kimselerin zevk almadığı bir dönemde, Terim'in transfer arzusunu anlamakta zorluk çekiyoruz... Hani derler ya... "Kasap et, koyun can derdinde." Tıpkısının aynısı işte...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.