Avrupa'nın göbeğinden, Beşiktaş'ın avuçlarının içine düşmüş bir takım sadece puan değil, mutluluk da verdi siyah-beyazlılara... Tam dişine göre bir rakip karşısında bile oldukça zorlanan Beşiktaş, Avrupa için gerekli puanı koparırken, taraftarın yüreğinden de, bir parçaları kopardı adeta... Rakibe verdiği gol pozisyonlarının çokluğu, pas hataları büyük sıkıntılar doğururken, fırsatların da cömertçe harcanması, Beşiktaş'ın karnesindeki kırık notlardı... *** Defansın göbeğini, Gökhan Zan'ın yokluğunda Baki ile kapatmaya çalışan Tigana, bu oyuncusundan ne yazık ki karşılaşma boyunca gerekli verimi alamadı... Öyle ki ilk yarıda Brugge'ün kaçırdıkları kaleyi bulsa, maç daha ilk dakikalarda kopup gidecekti... Tabii bütün bu defans olumsuzluklarında, sadece geri dörtlüyü suçlamak da insafsızlık olur... Onların önünde oynayan Kleberson ve Serdar'ın inanılmaz acemilikleri ve birbirlerine asla destek olmayan futbol anlayışları yüzünden, Beşiktaş'ın genel görüntüsünde hep parazitler yaşandı... *** Dün gece kaptan İbrahim Üzülmez'in inanılmaz çalışkanlığı ve Nobre'nin çırpınışları da olmasa, Beşiktaş'ın futbol adına ortaya koyduğu güzelliklerden eser bulamayacaktık neredeyse... Bursaspor maçını, ikinci yarıda oyuna girmesine rağmen adeta tek başına alan Ricardinho, orta sahadaki görevini unutup, ikinci bir santrfor gibi Nobre'nin yanında dolaşınca, Beşiktaş'ın üretkenliği de güme gitti... 13. dakikada Runje'nin çocukça hareketi ve acemiliği Beşiktaş'a pahalıya patladı... Lüzumsuz penaltı sonucu Runje, kırmızı yerine sarı kartla durumu kurtarırken yine de şanslıydı... *** 32. dakikada gelen beraberlik golü Beşiktaş'ı kendine de getirdi... Ataklar çoğaldı, hatalar azaldı, tribünler şenlendi... İkinci yarının hemen başında, tribündeki bir densizin attığı madde, tam yardımcı hakemin ayaklarının dibine düşerken, bunun ceremesinin büyük olacağını hesap edemedi o şahıs... Burak ve Bobo takviyesi ile ikinci bir golün planlarını yapan Tigana'nın saha kenarındaki çırpınışları bir isyanın ve yalnız kalmışlığın göstergesiydi adeta... Çünkü sahada, onu dinleyen kimse yok gibiydi... Taktiksel anlayış değil, şahsi becerilerin ön plana çıktığı bir futbol yapısı vardı karşımızda... *** 68. dakikada kazanılan penaltı, siyah-beyazlı takımın üzerindeki uyuşukluğu da alıp giderken, asık yüzlere gülücükler yapışıyordu... Geri kalan dakikalarda, maça yüklenen heyecan ve Beşiktaş coşkusu da gecenin prestije dönmesinin en büyük hediyesi oluyordu...