Sporumuzun her döneminde, bir türlü bazı kirliliklerden arınamadık... Siyasi yalanların manşetlerden inmediği günümüzde, yarınımızı hep karanlık görmeye alışmışken, tek sığınacağımız liman olan sporumuzu da, ne yazık ki bu çarkın içine aldık... Zaten kirletmediğimiz ne kaldı ki?.. Denizler, ormanlar, tarihi eserler, meslekler, trafik, eğitim... Sanki "Giden gider, kalanı bize yeter" prensibini kendimize rehber edinmiş gibi, suça ucundan da olsa hepimiz iştirak ediyoruz... Bu Türkiye'nin talihi, bu Türkiye'nin alın yazısı işte... Bodrum'un Gündoğan beldesindeki Billurkent, adı gibi saf ve temizliğini koruyan nadir bölgelerden biri... Nejat Bey, ne etmiş, ne yapmış, denizin kirletilmesine, karabiber, zeytin, söğüt ağaçlarının yapraklarına bile halel gelmemesine dikkat etmiş.. Billurkent'te dert yok, tasa yok, yalan yok... Ama tatiliniz bitip İstanbul'a döndüğünüzde, karşınıza koca kaca adamların ayıpları çıkıyor... Sporu özlediğinize bin pişman oluyorsunuz.. "Nerede benim Komutan Cahit ağabeyimin muhabbeti, nerede Eyüp ağabeyin, insanın içini ısıtan fıkraları" diye geçiriyorsunuz... Hülle ve hile döneminin hortladığını, kulüplerinden zorla uzaklaştırılan, tesislere girişi yasaklanan sporcuların feryatlarına karşılık, yöneticilerin beyanat yarışına girmesini esefle görüyor ve üzülüyorsunuz... Beşiktaş, milli takımdan vazgeçmesi için Shorunmu ile pazarlık yapıyor ve "Hayır" cevabını alınca "Güle güle" diyor... Bu nasıl anlayış Allah aşkına? Bir futbolcunun en büyük idealinin milli takımda oynamak olduğunu, Beşiktaş yönetimi nasıl anlayamaz?.. "Adam harcamanın dayanılmaz hafifliği" diye buna denir işte... Nouma gibi, takımda kalmış tek yıldızı, Türkiye sınırları içine sokmamak için siyah-beyazlı yönetim binbir bahane uydururuyor.. Neymiş efendim, Fransız futbolcu, ikide bir kart cezalısı durumuna düşüyormuş... İyi güzel de kim yaptı Nouma'yı böyle? Leeds maçında sahanın orta yerinde rakip futbolcuyu yumrukla boylu boyunca yere uzatan Nouma'ya ceza vermeyen, "Arkasındayız" gibi sözlerle şımartan kimdi? Nouma, terbiye sınırlarını biraz aşsa da, onun gibi bir futbolcu, ülkemize kaç yılda bir gelir ki? Nouma gibi bir yıldıza kapılarını kapatan Beşiktaş, Samsunspor'un iki futbolcusunu cebren takımından koparıyor... Bunun adı "Adam kaçırma ve alıkoyma" ile eşdeğer değil midir? Bunun adı ahlâk oluyor da, Nouma'nın iki parmağını göstermesi ahlâksızlık mı sayılıyor? Neyin ayıp, neyin ayıp olmadığını birileri, birilerine anlatmasın... Alman Milli Takımı'nın başına tam getirilecekken, adı kokain olayına karışan ve halen mahkemesi devam eden birisine takımı emanet eden Beşiktaş, bazı terimlerin manasını iyi kavramalıdır... Teknik direktör örnek kişidir... Teknik direktör, yaşantısıyla, hâl ve hareketleriyle yön veren kişidir... Bakın Daum'a... Zamanında kokaine adı karışıyor, ailesinden ayrılıyor, sevgilisinden nikah dışı çocuk sahibi oluyor... Sonra da Nouma gibi bir yıldıza, Ali Eren gibi bir futbol cengaverine ahlâksız diye kapıyı kapatıyor... Beşiktaş futbolumuzdaki çarpıklığa sadece basit bir örnektir... G.Saray'ın Jardel'e yaptığı, F.Bahçe'nin Baliç'i kovması, Hakan Bayraktar için önce inat edip, vermediği parayı, sonra tıpış tıpış gidip G.Antep'e takdim etmesi, ahlâk terazisinin kefesinde ne kadar yer bulabilir ki? Her gün birileri, spor sayfalarımızda bir şeyler söylüyor... "Dil söyler saklanır, baş belâya katlanır!" Sonucunu tahmin edemeyen yönetici takımımız, bir gün velinimet olarak saydığı tribünlerin gazabına uğrarsa, sakın ola ki "Ben ne yaptım" demesin... Ahlâk ve onun ölçüleri kişilere göre değişmez... Ne demişler... "Diz kapağından yukarı suya dalma, boyundan yukarı ağaca çıkma!"