Türkiye'nin sabrını taşıran kalleş saldırıların, kor alev gibi düştüğü ocaklardaki, acılara ortak olmak için seferberlik ilân ettik... Herkes, şehit anasını ve babasını kucaklamak, onlara yürekten destek olabilmek için çok samimi duygular içinde kenetlendi... Lânetleme yürüyüşleri, cephedeki askerlere moral ve destek olabilmek için yaşına başına bakmadan gönüllü asker olabilmek için şubelere yapılan istek akını... Bayrakları kapanın yollara, balkonlara fırladığı bir dönemde, nasıl bir güç olduğumuzu dünyaya gösterebildiğimiz için mutluyuz... Mutluyuz, çünkü, nasıl bir birlik ve beraberlik içinde olduğumuzu, en içten duygular beslediğimize şahit olanların, nasıl tırstığını gördük... *** Hakkari'de hain pusuda şehit düşen arkadaşlarının mermilerini alıp, onları da kalleşlerin üzerlerine yağdıran bir delikanlı, 10 metre yanına kadar yaklaşan kahpelere, nasıl el bombası ve silah sıktığını anlatıyor... Hem de gururla... Sonra da, daha birkaç dakika önce konuştuğu can dostlarının cansız bedenlerini taşıdığını ve yaralı arkadaşlarının yardımına koştuğunu, onu gözleri yuvalarından fırlamış, can kulağı ile dinleyenlere fısıldıyor... 21 yaşından beklenmeyen bir olgunluk, cesaret ve kahramanlık örneğinin en belirgin delili olan genç Mehmetçik'in bu davranışını duyduktan sonra, hainlerin sonunun geldiğine olan inancımız daha da kuvvetlendi... Zaten gelmeli artık... Daha fazla ocaklara evlat acısı düşmeden... Hayata doyamadan şehit olanların sayısı fazlalaşmadan... Bu milletin sabrı daha fazla taşmadan... *** Tek evladını, hâttâ ikincisini bile aynı anda askere yolcu edenleri gördükten sonra, 33 yaşına geldiği halde futbolculuğunu bahane edip Reina'da eğlenip, İstanbul'un altını üstüne getirenlerin "askerlikten kaçma" plânlarını taa Ankara'ya taşımalarını affetmek mümkün mü? Ohh ne âlâ... Sen parayı koyacak banka hesabı bile bulama... Gayrimenkul zengini ol... Koluna "Tanrıdan başkasına hesap vermem" dövmesini yaptır... Nasıl olsa "Takımda oynamasam bile, milli takımda bana her zaman yer veren bir hocam var" anlayışıyla kendini başka havalarda gör... Yoo dostum... Çirkin emellerine başkalarını da ortak ederken, biricik evlâdının şehit olduğu haberi ile dünyaları kararanların acılarını yüreğinde hissetmemen yüzünden, senin takımına ve Türk Milli Takımı'na yapacağın hizmetler yerinde kalsın... Sen yırtık pantolonun, serseri tipli imajınla, kimseye örnek olamazsın... Ve biz senin, ne attığın gollere, ne de futboluna şapka çıkarırız, bilmiş ol... *** Terör olaylarını lânetlerken, bazı kavramları da yanlış yerlerde kullanıyoruz bazen... Örneğin futbol arenaları... Sporcumuzun forma altına terörü kınayan tişört giydiriyor, koluna siyah bant takıyor, sonra da tribünlerden vatan, millet, marş, pankart gibi olgularla, acılarımızı öfkeye dönüştürüyoruz... Plâtformları iyi seçemezsek, adımızın yaygaracıya çıkacağı korkusu, işin ciddiyetini kaçırır hale gelme endişesi, hem sporumuza, hem de kulüplerimize büyük zarar veriyor... 90 dakikanın her dakikasında futbolcunun konsantrasyonunu etkileyecek olguların içinde bulunmak yüzünden, kaybedilen puanlar, önce teknik direktörlerin, sonra da, sporcuların biletlerinin kesilmesine sebep oluyor... Bu yüzden, yer ve platformu iyi seçilmemiş organizasyonlar, tepki niteliğinden çıkıp, provokatörlüğe kadar uzanır ve de doğacak sonuçlar hepimizi rahatsız eder... Her şeye rağmen, hayatın devam ettiğini bilmek zorundayız... Acımızı unutmayalım ama öfkemizi de olur olmaz yerlerde haykırırken seçici olalım... *** Futbolculuk yıllarında, attığı her gol sonrası selâma duran ve bu yüzden adı "Asker"e çıkan Bülent Uygun, şimdi Sivasspor'u liderliğe taşıyan adam oldu... Son Manisaspor karşılaşması öncesi, ekranlara ve objektiflere yansıyan görüntüsü, o yıllar önce selâm duruşundan biraz farklıydı... Şehitlerin daha taze toprağa verilişi nedeni ile gözlerinden akan yaşları, yanaklarından süzülürken, 90 dakikanın bitiminde de takımının liderliğe süzülüşü sonunda mutluluk göz yaşlarına dönüşmüştü... İşte bir Türk hocanın, duygusallığı ve Anadolu'nun bağrından bir takımı, İstanbul efelerinin önünde liderliğe taşıyışı... Gazetelerin birinci sayfaları ile, televizyonların ana haber bültenlerine taşınması gerekirken, spor platformunun sütunları arasında kalan bir gerçek... Bir taraftan acımızı paylaşırken, bu arada büyük beceri ve mücadele sonucu, başarıyı yakalayanları da atlamadan, unutmadan, hakkını vermeyi ihmal etmeyelim... Çünkü hayat devam ediyor... Acılarla, sevinçlerle, yaslarla, mutluluklarla... Biz bunların her birini dün de gördük, yarın da göreceğiz... Unutmayalım ki "Kötümser yalnız tüneli, iyimser tünelin sonundaki ışığı, gerçekçi ise, tünelle birlikte, ışığı ve gelecek treni görür... (J.Harris)