F.Bahçe'deki döneminde, 11 teknik adam, 100'e yakın transfer politikasıyla değil de, Türk futbolu'na kazandırdığı Saracoğlu Stadı ile daha çok gündeme gelen Başkan Aziz Yıldırım, daha şimdiden, 20 Mayıstaki UEFA Kupası Finali'ne ev sahipliği yapacak olmanın heyecanını yaşıyor... Çünkü, sadece F.Bahçe'nin değil, Türkiye'nin adının, dünyada konuşulacağı, onurlanacağı bir organizasyonun ev sahipliğini yapmak, kolay mı? Herkese nasip olur mu? Asla... *** Amma... Trafiği bir kenara bırakın... Otopark sorununu görmezliğe gelin... Tribünlerinin ve koridorlarının muhteşemliği ile göz kamaştıran Saracoğlu Stadı'nın en büyük ayıbı ne olacak peki? Nedir o zeminin rezilliği? Daha şimdiden balçığa dönmüş kale önleri; tarlayı andıran orta alan; bir makyajla kapatılabilecek kadar, basit bir işlem mi bekliyor? Kurbağalı Dere'nin kokusunu ciğerlerine çeken o zeminin düzeltilmesi için, F.Bahçe'nin, nisan ayındaki maçlarını gözden geçirmesi lâzım... Ya başka bir sahada oynayacak, ya da UEFA Finali'nde, herkese rezil olacak... Pantolonu gösteren nasıl ütü ise, Saracoğlu'nu da gösterecek zemini değil midir? >> Modaya mı uydular? Haluk Ulusoy Federasyonu'nu beğenirsiniz, beğenmezsiniz... Futbolumuza bir Dünya üçüncülüğü onun zamanında gelmiştir... Gerisi boş... Onun "Nabza göre şerbet veren" bir başkan olduğunu konuşanlar, hiç de az değildir... Her ne kadar "Brütüslerin" saldırısına uğrasa da, o hiçbir Brütüs'ü ele vermeyen olgunluğu ile delikanlılığını her zaman korumuş bir kişidir... Bazı kulüplere, açıktan yardımının altında, bazen merhamet, bazen de seçim yatırımı yatmış olabilir... Bunlar hoş görülecek davranışlar değildir zaten... *** Ama Ulusoy'u "Adam kayırmacılıkla" suçlayanların, bir de bugünün Özgener Federasyonu'na başlarını çevirmeleri gerekir... Örnek mi? Yer Antalya, TSYD'nin 46. yıl semineri... Konuşmacılardan biri Bülent Uygun... Haksızlıklara ve kayırmacılığa karşı çıkan, siyaset kokan bir gerçeği anlatıyor... Bu Federasyon, Sivasspor'a, yılsonunda takdim edecekleri paranın bir kısmını şimdi vermeyi önermiş... Ama Bülent Uygun, yönetimin "Böyle bir şeyi kabul edemeyiz" dediğini, gururla anlatıyor... Peki, Bülent Uygun'a sormak gerekmez mi? Madem paraya ihtiyacınız yoktu, Mehmet Yıldız'ı devre arasında satmak için niye can attınız? Hava için mi, para için mi? >> Gerçek okçu! 17 milyon euro... İspanya'dan gol kralı olarak geldi, Türkiye'de gol kısırı oldu... Güiza'nın her kaçırdığı golden sonraki ağlamaklı hali, beceriksizliğine değil, şanssızlığına olan isyanının bir yansımasıdır yüzüne... O bir gün, gollerini sıralayacak "Okçu" yakıştırmasını hak edecek belki... Güiza bir yana ama bizim gerçek okçumuz, onun kaçırdıkları kadar gündeme gelemiyor... Üstelik o, Pekin'de hedefi kalbinden vurmuş bir şampiyon... Çin'deki, Paralimpik Olimpiyatlarının altın kızı Gizem Girişmen bu gerçek okçunun adı... *** 11 yaşında geçirdiği trafik kazasından sonra omurilik felci olan, arkasından babasını kaybeden, anne ve ağabeyinin destekleri ile karamsarlığı tuş eden Gizem, bugün ülkemizin yüzünü ak çıkarmış bir büyük şampiyon... 27 yaşında... Okçuluğa öyle yıllar öncesinden değil, sadece 4 yıl önce başlamış birisi... Antrenmanlarını, evinin otoparkında ve oturduğu apartmanın boş koridorlarında sürdürerek Olimpiyatta "Altın Madalyaya" ulaşmış bir kızımız Gizem... İngilizce, İtalyanca ve Fransızcayı ana dili gibi konuşan, Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu Gizem; boynuna taktığı madalyayı "Beni şimdi bir yerlerden izleyen babama hediye ediyorum" derken, hayatın kendisine vurduğu darbeyi hiç dert etmediğini, azmin elinden hiçbir şeyin kurtulamayacağının da, altını çiziyor büyük şampiyon... Darısı "Okçu !" unvanını hiç hak etmeyen, ligin 4 gollü "çakmasının" başına...