F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım, bazılarına göre "Şok" bazılarına göre de beklenen ayrılık haberi ile camiayı yasa boğdu... Daha düne kadar Yıldırım'ın karşısında olanlar bile, bugün başkanın arkasından "Timsahın gözyaşlarını" döküyor... Meğer Yıldırım'ın ne çok seveni varmış... "Kör ölünce, badem gözlü olur" ya... Yürüyüşler, pankartlar, yalvarışlar, yakarışlar... Hatırlı kişiler araya sokulup "Dön" baskısı... Ama hepsi nafile... Aziz Yıldırım "Nuh" diyor "Peygamber" demiyor... Başkan Aziz Yıldırım'ın bunca sevilmesinin en büyük nedeni, gerçekten F.Bahçe için, önce tesisleşmenin çok büyük öneminin olduğunu kavramasıdır... Yaptığı ve başlattığı kalıcı eserler, şampiyon bir takımın özlemini çektiği yapıtlardır... Aziz Yıldırım, hiç bir fedakârlıktan kaçınmayan bir başkan tipi çizerek, kulüpte resmen efsaneleşmiştir... En iyi zamanda, en isabetli kararı veren Yıldırım, vicdanen rahat evine dönerken, taraftarına, arkasında asla utanılacak bir anı bırakmamıştır... Kendisini gönülden kutluyoruz... Ancak... Bizlerin de unutmayacağı bazı anılar, inanıyoruz ki, Aziz Yıldırım'ın da pişman olduğu duygulardır... Aziz Yıldırım, bazen doğru da olsa, yazılan her yazıdan hoşnut kalmamıştır... Örneğin, bizim Şekip Hazar'a uyguladığı gibi, tesis yasağı, antrenman yasağı gibi müeyyidelerle, aleyhte haberlerin acısını, muhabirlere ceza uygulayarak önlemeye çalışmıştır... Bütün bunlar bir yana, Aziz Yıldırım'ın giderayak ve Samsun'da şampiyonluğun ilân edildiği günün sabahındaki davranışı, bizim açımızdan da asla hatırlanması istenmeyecek olaydır... Samsun maçı öncesi Büyük Samsun Oteli'nde kalan Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) Yönetim Kurulu üyesi Gürcan Bilgiç, odasında o gün gazetesinde yayımlanan "Özel haberin" tadını çıkartırken birden telefonu çalar... Telefonun öbür ucundaki kişi resepsiyondaki Aziz Yıldırım'dır... Yıldırım'ın ilk lâfı "Şerefsiz, adi herif... Nasıl yazarsın?.. Hesabını soracağım bunun" olur...Ve "Bekle beni, şimdi yanına geliyorum" diye telefonu kapatır... Başkanın yanında Osman Yalçın, Mahmut Uslu, Ali Yıldırım ve de koruması da vardır... Hemen Gürcan'ın 1218 nolu odasına çıkan başkan, bu defa daha ağır sözlerle Gürcan'a hakaretler yağdırır... Sayın başkan, o F.Bahçe'nin saygıdeğer başkanı, en kibarı "Şerefsiz, bilmem ne çocuğu" olan sözleriyle Gürcan Bilgiç'i neredeyse yiyecektir... Aynı odada, Gürcan'ın gazeteci arkadaşı Cömert Aslan da bulunmaktadır... Gürcan'ı köşeye sıkıştıran Aziz Yıldırım, bağırmasıyla otel katını inletmektedir... Bu bağırtıları, aynı otelde kalan onlarca gazeteci de duymaktadır... Gürcan "Sayın başkan yazdığım bu haber yalan değil ki... Niye hiddetleniyorsunuz" demesine rağmen, Yıldırım'ın siniri bir türlü yatışmaz... Gürcan Bilgiç'in yazdığı "Ağlatan Veda" haberinde şahitler Mustafa Denizli, Uğur Dündar, Murat Özaydınlı ve Mahmut Uslu'dur... Ve bu toplantıda Aziz Yıldırım'ın söylediği "Benden bu kadar, kalbim bu heyecanı kaldırmıyor" haberinden dolayı, Gürcan Bilgiç'in, Yıldırım tarafından hakarete maruz kalması, çok büyük bir talihsizliktir... Bu olaya ne yazık ki, odada bulunan Cömert Aslan, hakaretleri duyan diğer gazeteci arkadaşlar, Gürcan'ın çalıştığı gazetenin spor sorumlusu ve de TSYD kayıtsız kalmıştır... Aziz Yıldırım, giderken arkasında sadece şampiyonluk değil, biraz da hatırlanmasını istemediği işte böyle anılar ve ayıplar da bıraktı... Aziz Yıldırım'ın takımı için yaptıklarına ve F.Bahçe'nin şampiyonluğuna şapka çıkartırız; eyvallah... Ama her şeyi de balçıkla sıvayamayız hani... Dileriz meydan, bundan böyle "Duymadım, görmedim, konuşmadım" diyen "Güdümlü" yazarlara kalmaz...