Bataklıktan 3 puan

A -
A +

Gözlerin ve kulakların İstanbul ve Sivas'ta olduğu bir günde, Beşiktaş'ın, bitmeyen ümidi de, Ankara'nın "yüz karası" 19 Mayıs Stadı'ndaki, futboldan uzak yakın alakası olmayan maçtaydı... 45. dakikadaki penaltı golü haricinde Serkan'ın iki kurtarışı dışında heyecanın yaşanmadığı bir ilk devre ve bu galibiyeti koruma adına siyah-beyazlıların, Ankaragücün'e izin vermeyen anlayışı ile, Tello'nun nefis frikik golünün süslediği bir ikinci devre bittiğinde, hepimiz yürekten "Ohh şükür" diye dua ettik... *** Futbolcuları futboldan soğutan rezalet bir zeminde, zaten iyi, zevkli bir mücadele beklemek hayalcilikti... Bu stadın Başkent'e yakışmadığını görmeyenler, futbol adına sakın ortalıkta dolaşmasınlar... Hem seyirciyi, hem de sahada koşmak istemeyen oyuncuları, futboldan soğutan zihniyet, dileriz bir dahaki sezona bu stadı, bu haliyle görücüye çıkarmaz... *** Beşiktaş'ın forvetsizlik krizinde, bir ayağı sargılı Nobre ile gol arayışları acınacak bir durumdu... Kendisine yardıma gelen Delgado dışında kimse yoktu zavallının... Bu yüzden Ankaragücü boşu boşuna dörtlü defansının önünde bir de ikili ön libero ile barikat kurma yanılgısına düşmüştü... Bu yüzden ev sahibi takım, gol atmayı fazla aklına getiremedi 90 dakikada... *** "Ümit fakirin ekmeği" ya, Beşiktaş, kaybetmediği Avrupa inancını, öyle veya böyle bir sonraki haftaya taşırken, aklımıza Orhan Veli'nin o unutulmaz şiiri geldi: "İstanbul'da, Boğaziçi'nde... Bir garip Orhan Veli'yim...Veli'nin oğlu... Tarifsiz kederler içindeyim...Urumeli Hisarı'na oturmuşum... Oturmuş da, bir türkü tutturmuşum... İstanbul'un mermer taşları...Başıma da konuyor martı kuşları... Gözlerimden boşanır, hicran yaşları... " Kendin ettin, kendin buldun demekten başka, hangi söz yakışır bu Beşiktaş'a...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.