Ve Beşiktaş'ta bir hedef daha tükendi... Ligde hüsran, Avrupa'da "elden gelen budur" tesellisi... Sezon başında herkesin "kadrosu çok zengini" diye nazar değdirdiği siyah-beyazlı takım, çaresizlik içinde veda üstüne veda törenleri düzenliyor... Şımarık, kendini beğenmiş, asi, disiplinsiz Quaresma'nın önderliğinde, hocasını adam yerine koymayanların, daha Tayfur Havutçu, Metris'te iken bile "Bu takımın teknik direktörü" diye her gün Carvalhal'in moralini bozduğu bir ortamda "Bundan iyisi, Şam'da kayısıdır." Dün gece 3-1'lik bir ezikliğin baskısı altında, kendi seyircisi önünde "Neden olmasın" anlayışı ile maça müthiş başlayan, rakibe nefes aldırmayan pres anlayışı ile ümit dağıtan Beşiktaş'ın tüm hevesi daha ilk yarıda Adrian'ın "delete" golü ile yerini "Sağlık olsun" dileklerine bıraktı... Oysa bu yarıda siyah-beyazlılar, Arda'lı A.Madrid'den önce bir gol bulsaydı, skor tabelasının üstünden bile, sevinç gözyaşları damlardı... Ama Fernandes'in çırpınışlarına ortak olacak, onun kadar efor sarf edecek başka biri yoktu ki... İsmail ve Ekrem'den beklediğimiz, "Kaf Dağı'nın" ardındaki ışık gibi bir şeydi... Adam yokluğunda siyah-beyazlı formanın sahibi bu iki futbolcu, "ne kokar, ne bulaşır" oyun anlayışlarıyla, takımlarına katkı namına en ufak bir artıda bulunamadı... Dün gece Beşiktaş'ın eksikliği asla Quaresma değildi... Ernst gibi bir cengaverin yokluğuydu esas sıkıntı... Hilbert gibi başka bir profesyonelin, buram buram aranmasıydı... Cenk'in yediği golleri, gecenin kaybolmasındaki ana sebep olarak görmeyelim... Biz esas, Beşiktaş'ı bırakıp, başka koltukların cazibesine kapılanları, bu takımı başkansız, yönetimsiz ve moralsiz bırakanları yargılayalım... TEMİZLİK ŞART Cenk'ten kalecisi, İsmail ve Ekrem'den beki, Quaresma'dan artistik hücumcusu olan Beşiktaş'ın mutlu olması mümkün mü?