Herkesin para uğruna yarışma tertip edip, dünkü Beşiktaş muhabirinin bile, bugünlerin vergi rekortmeni olduğu günümüzde, bu işi yapanları alkışlamaktan başka çaremiz var mı? Acun Ilıcalı, sporun içinden gelmiş birisi... Hele Beşiktaşlı Amokachi ile olan yakınlığı, hatta o günlerde çok konuşulan Dolmabahçe'deki otomobil kazası sonrası, Acun kafasını çalıştırıp, basamakları hızlı çıkarak, bugün çok daha saygı duyulan yerlere geldi... Helal olsun... "Yetenek sizsiniz" yarışmasını "izlemedim" diyen yoktur Türkiye'de... Bazı özel insanların, bizlerin ağzı açık hayretler içinde baktığımız Allah vergisi yetenekleri, bir gün gördük ki, hiçbir işe yaramıyor... Zaten yeteneğini Sergen Yalçın üstada (!) beğendirebilenlerin parmakla sayılabildiği o yarışmada, sonunda birisi maratonu önde bitirdi... Kim mi? Max!... Max bir köpek... Dünyanın en akıllı köpeklerinden olan Border Collie cinsinden... Max'a ve sahibi Ali Yeşilırmak'a hiçbir sözümüz yok... Ama bu yarışma "insanların" yarışması... Ve böyle bir yarışmada insanlar dururken bir köpeğin birinciliği kapması onuruma dokundu. Acun, tabii ki yaptığı işlerin, konuşulmasını isteyen birisi... Ama insanlara bu kadar saygıyı yakıştıramaması hayret verici bir şey... Acun açıkçası diyor ki: "Ben hayvanların zeki, çevik ve beceriklisini severim." Carvalhal'ı harcamak! Beşiktaş'ın, A.Madrid maçı öncesi eski futbolcularından Samet Aybaba,NTV ekranında konuşuyor: "Quaresma keşke bu maçta affedilseydi... Küçük bir para cezası işi çözerdi... Ben de eskiden fevri davranarak, çok kadro dışı bıraktım... Ama devir değişti." Ne devri değişti hocam... Futbolun kuralları ortada dururken, disiplin, dün de aynıyken, bugün niye başka olacak ki? Siz demek istiyorsunuz ki, yönetimlere şirin gözükmek adına, küfrü de kabulleneceksiniz, size atılan kramponu da, öyle mi? Sizi, futbolcuların gözü önünde küçük düşüren bir şımarık futbolcuyu affedeceksiniz ha... Üstelik böyle konuşarak, bu takımın başında hocalık yapan birisinin, yanlış davrandığını, A.Madrid karşılaşmasına Quaresma'sız çıkmanın doğru olmadığından bahsedeceksiniz... İyi ki, bir kulübün başkanı değilim... O takımımı, teknik direktörsüz bırakır, yine de sizin gibi bir hocaya başımı bile çevirmezdim... Vitrindekiler Hiç dikkat ettiniz mi? Daha düne kadar F.Bahçe'de ön planda gözükenler, şimdi herkesten saklanıyor... Nerede Nihat Özdemir? Bu takımın şu an başkanvekili değil mi? O gençliğinin de verdiği dinamiklikle, karizmayla "geleceğin başkanı" olarak bakılan Ali Koç düne kadar nerede? Televizyonlarda Erman Toroğlu'yu bile "mat" eden, kendisinden hiç beklenilmeyen bir vizyon sergileyerek ön plana çıkan Cihan Kamer nerede? Kimisi küstürüldü, kimisi fazla emir kulu olmayı kabul etmedi, kimisine de "daha dur bakalım, biz daha ölmedik" diye aba altından sopa gösterildi... Peki şu günlerde F.Bahçe vitrininde kim var? Bu güne kadar ekran karşısına çıkıp hiç konuşmamış Ali Yıldırım ve sessiz duruşu ile her zaman takdir görmüş, son günlerde de "Bazıları Aykut Kocaman'ın adamlığını anlayamıyor ama anlayacaklar" diye sarı-lacivertli futbolculara ağır fırça atan Ömer Temelli... Bu iki isimden birisi Aziz Yıldırım'ın kardeşi, diğeri de kuzeninin eşi... Demek ki F.Bahçe'de yeni bir strateji yürürlükte... Bilmem anlatabildik mi? 4+4+3 34 haftalık Süper Lig maratonu 8 Nisan 2012'de bitiyor... Ondan sonra ver elini play-off ucubesi... İlk dört şampiyonluk ve UEFA Kupası, ikinci dört ise UEFA'nın son takımı olma adına, ilk dördün sonuncusu ile savaş verecek. Son 3 takım da 8 Nisan itibariyle Süper Lig'e veda edecek... Şimdi basit bir bakkal hesabı yapalım: 4+4+3... Yani ligin 8 takımı play-off oynayacak, 3 takım lige veda edecek... İyi güzel de bu lig 18 takım değil mi? 7 takımımıza ne olacak? Onlar 8 Nisan itibariyle düşenlerle birlikte erken tatile çıkacak... Taa eylül ayına kadar... 4 ay, gel keyfim gel... İşte bizim play-off'umuz böyle bir şey... Allah bir daha tekrarını göstermesin... Amin...