Önce yarım su dolu bardağın boş tarafına bakalım... Maç öncesi kadrolar elimize geldiğinde hem küçük, hem büyük dilimizi yuttuk... Yedekler Rüştü, İsmail, Ersan Gülüm ve Ali Kuçik... Evet, sadece 4 kişi... UEFA Avrupa Ligi'nde liderliği eline geçirmeye çalışacak Beşiktaş'ın portföyüne bakınız... Üç savunma, bir de ilk defa kadroya giren Ali Küçük diye bir delikanlı... *** Kulübede bu kadar kadersiz olan Beşiktaş'ın bir de saha içinde köstekleri vardı... Başta, tabii ki Nihat... Adam yokluğunda, Schuster'in sarıldığı bu futbolcu, daha karşılaşmanın başında, belki de maçı erken koparacak bir gol kaçırdı ki evlere şenlik... Bunu atmayıp da hangisini atacaksın Bay Nihat... Nobre yırtınıyor; Ernst didiniyor; İbrahim Üzülmez 18'lik bir delikanlı gibi zıpkın; Hilbert bile kapasitesinin üstünde koşuyor, orta yapıyor, ama bizim Nihat, sadece arkadaşlarını alkışlıyor o kadar... Hadi Nihat'ı yine de geçelim... Ya kalede Hakan Arıkan... Aman, aman, aman... Düşman başına... Schuster, istediği kadar onu kazanmak için uğraşsın "Görünen köy, kılavuz istemez." Bir kaleci her maçta büyük hata yapar mı Allah aşkına? 27. dakikada, Porto'nun kazandığı korner atışında yine boşa çıktı... Tabii Falcao denilen fırsatçı da bu ikramı kaçırır mı? Al sana 1-0... *** Aynı Hakan 36. dakikada da yine Falcao'nun "buz gibi" kafa golünde yine çaresizdi... Allah'tan Türkleri fazla sevmeyen İspanyol hakem golü bilinmez bir nedenle iptal edip Hakan'ı ipten aldı... Aslında Porto aman aman bir takım değildi dün gece... İyi kontratağa çıkan ve çoğalan bir ekip görüntüsünden öte, tam Beşiktaş'ın dişine göreydi... Devrenin sonlarına doğru Maicon'un Bobo'yu son adamken düşürmesi ile 10 kişi kalan Porto, oyun şeklini tamamen değiştirdi... Çünkü Maicon, savunmanın adeta bel kemiğiydi o ana kadar... Bu eksiklik Beşiktaş'ı ikinci yarının hemen başından itibaren Porto yarı sahasına yığdı... Gol beklentisi tribünleri sardı... Olacaktı mutlaka... Tabii bunlar bizim düşüncemiz, bizim beklentimizdi... *** 59. dakikaya kadar adeta tek kale oynanan maçta Porto, önce Zapotocny'nin, sonra da Hakan'ın malum hatasından ikinci golü bulduğunda, 3 puan da "Kaf Dağı'nın" arkasında kalmıştı... 2. golü atan Hulk üçüncüyü de atmakta gecikmedi... Gel de hasta olma, gel de başını taşlara vurma arkadaş... Avrupa'da 8 karşılaşmada da yüzümüzü güldüren Beşiktaş, adı değiştirilen İnönü Stadı'ndaki iki maçta da yenilgiyle tanışıp, yeni bir sürecin içine girdi...