Bu maçın bayramı olmaz. Dünya futbolunda emekleyen bir ülkeden puan almak şenliklerle, övgülerle kutlanamaz. Tarihlerindeki en büyük ekiple oynayan Kazakistan'ı rezil bir futbol ve şahsi becerilerle zor yenebilen bir takımın bayram yapma hakkı ve prim alma hakkı yoktur. *** Dünya üçüncüsü bir takımın evinde oynamanın heyecanıyla ayaklarının birbirine dolanacağını zannettiğimiz bir ekip bile, az daha başımıza bela oluyordu dün gece. 50 bin seyircinin kırmızı - beyaza boyadığı tribünlerin coşkusunun bir zerresinin bile sahaya yansımaması düşündürücüydü. Ersun Yanal'ın bilgisayarından fışkıran 11, bizi Almanya finallerine koşturacak gibi değil, toslatacak bir görünüşteydi. Türkiye Süper Ligi'nde, Beşiktaş'ın son Trabzonspor maçı hariç futbolundan dert yanmıştık hep. Ama dün gece gördük ki, Türkiye'nin en seçmelerinden en saçma futbol kırıntılarını görünce, gözümüzde 2006 Almanya finalleri uzaklaşıverdi. Bir haftadan beri her gün antrenman, taktiksel dersler gören Milli Takım asla bu olamazdı. *** Gürcistan maçında Trabzon seyircisine bayrak dağıtmayan, 20 milyona forma satmayan federasyon, 50 bin kişiye kesesini açınca ortalık Kurtuluş Savaşı'na döndü adeta. Demek ki isteyince herşey oluyormuş. Hakan Şükür'ün yokluğunda sanki o varmışçasına forvette yüksek toplara rağbet eden Ersun Yanal, bir futbol yiğidinin hakkını yediğinin farkına varmıştır mutlaka. O Ersun Yanal'ın adeta "Çorba" taktiğini öğretmek için bilgisayar uzmanı yahut da şanslı bir teknik direktör olmaya gerek yok. Bu takıma "Çıkıp bildiğiniz gibi oynayın" deseniz bundan daha iyi futbol ortaya koyarlar. Gökdeniz ve Nihat'ın uzaktan şutlarının zarafetini bir kenara koyun, sonra da dün geceki maçtan iki güzel hatıra söyleyin sıkıysa. *** Ümit, Servet ve Deniz'in uzun toplarının saçmalığına orta sahada Hüseyin'in çabaları dışındaki uyurgezerliğe, forvetteki karışıklığa alkış tutmak dün gece içimizden gelmedi nedense. Gönül istiyor ki, Türkiye'nin en seçmelerini ellerimiz patlayıncaya, gırtlağımız yırtılırcasına alkışlayalım. Ama her rakip Kazakistan değil ki grubumuzda. Başımıza çorap örülmeden, önce kafalarımızın içindeki düşünceleri yenilemek gerekir. Bu zor ama imkansız değil.