Bilmem ne yarışı!

A -
A +

Sahalarımıza barışın geleceğini biz daha çok bekleriz... Karşılıklı dostane ziyaretlerde bulunanlar, şimdi birbirlerinin dalına basıyor... Göstermelik iltifatlar, yalan gülücükler, sahte pozlar... G.Saray, F.Bahçe ve Beşiktaş'ın, bundan sonra kim dost kalacağını söylerse, bilin ki o asrın yalancısıdır... Günlerce gazete ve televizyonları zoraki beraberlikleriyle işgal altında bulunduranlar, şimdi stratejik savaşa başlayarak güya taraftarına şirin gözükmeye çalışıyor... Gidin oradan be... Siz çocuk kandırın... Demek ki, o birbirinize kenetlenen ellerinizde şarbon mikrobu varmış... Sahtekârlık varmış, hile varmış, düşmanlık varmış...  Fatih Akyel, yurt dışına gidip tornistan yapan en seri futbolcularımızdan biri... Giderken, G.Saray'a attığı kazık hâlâ dillerden düşmedi... Sarı-kırmızılı kulüp, elinde büyüyen bu adamdan, nefis bir çalım yemiş ve transferinden bir kuruş alamamıştı... Yani işin Türkçe'si, Fatih resmen kendisine piyasa yaptıran takımına kazık atmıştı... Üstelik bununla da kalmamış, yöneticilerine uzun dilini de uzatmıştı... İşte bu Fatih'in hakkından, bir zamanlar sadece Fatih Terim gelmişti... Onun korkusundan adam olur bir pozisyona giren Fatih, futboluna güzellik ve mücadele katmıştı... Ne zaman ki, Fatih Terim İtalya'ya gitti, küçük Fatih, büyük adam pozlarına giriverdi... Avrupa'da oynayacak futbolcular sınıfında, nasıl olduysa kendini buluveren Fatih'in bombası çabuk söndü... Çünkü Mallorca'da ilk golünü kendi kalesine atmakla kalmadı, trafik memuru gibi rakip forvetlere hep yeşil ışık yaktı...  Son Avusturya maçında Şenol Güneş'in kadroya çağırdığı ama tribünde oturttuğu Fatih, şimdi bir anda kendisini bulunmaz "Hint kumaşı" gibi görüp beğenen F.Bahçe'nin kollarına koştu... Günlerce çok büyük bir transfermiş gibi spor kamuoyunu işgal eden Fatih, F.Bahçe için bir ihtiyaç mıydı? Hayır... O aslında bir piyon... Çünkü F.Bahçe, bu transferle geri dönmek için yalvaran Fatih'i, sözde G.Saray'ın avuçlarının içinden aldı... Yani F.Bahçe, G.Saray'a transfer golü attı... Gerçekten F.Bahçe'nin, Fatih gibi güvenirliğini kaybetmiş, sadece fizik gücü yüksek, rakibin hücumlarında dut ağacı gibi sallanan, ayağının dümeni asla olmayan birisine ihtiyacı var mıydı? Fatih, asla bir Mustafa Doğan, Johnson, Lazetiç olamayacağına göre, F.Bahçe'nin ona sağ kanadı emanet etmesi, kediye ciğer emaneti gibi bir şey... Bildiğimiz Fatih'in, F.Bahçe'nin oyun düzenine, Mustafa Denizli'nin taktik anlayışına uyması ve tribünlerin sevgisine lâyık olması, şu gün için mümkün değil... Buradaki amaç, sadece G.Saray'a transfer golü atmak, o kadar...  Şimdi görüyoruz... Lâf salvoları başladı... Dostluk mostluk rafa kalktı... G.Saray ve F.Bahçe'nin bundan böyle sarmaş dolaş olan yöneticilerine inanılmayacağı kesin... Tribünleri susturabilenlere de bundan sonra aşkolsun... Hele G.Saray maçına yetiştirilecek F.Bahçe tribünlerinin dolu olduğu lig maçını bekleyin ve bir görün bakalım... O maça gidenin eve dönüş ihtimâli küçük yüzde hesaplarına girer... Günlerce önce başlayacak düello sözcükleri bu maçın barometresini patlatacaktır... Türk futbolu, lüzumsuz bir transfer yüzünden ezeli dostluktan, ebedi düşmanlığa milat olacaktır... Bir asırlık tatlı rekabet, asla bir yıldız olamamış bir Fatih için bozulmaya değer miydi? Büyüklerin "Bilmem ne yarışı" bundan böyle ivme kazanmıştır... Tribünlere şirin gözükelim diye, bir asırlık dostluğa dinamit koyanların uykuları kaçmıyorsa mesele yok... Ama şu biline ki "El oğlundan oğul olmayacağı da" aşikâr...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.