Çanakkale Kara Savaşları'nın 95. yıldönümü sebebiyle düzenlenen törenlerde, yine Atatürk'ün o yıllarda söylediği ama kimselerin aklının ucundan bile geçiremeyeceği muhteşem teselli satırları, tüylerimizi bir kere daha diken diken etti: "Uzak diyarlardan, evlatlarını savaşa gönderen analar... Gözyaşlarınızı dindiriniz... Evlatlarınız bizim bağrımızdadır... Huzur içinde ve rahat uyuyacaklardır... Onlar artık, bu topraklarda canlarını verdikten sonra, bizim de evladımız olmuşlardır". Anzaklar da; Çanakkale Savaşı'nda son erine kadar şehit olan ama yere düşürmemek adına, kahramanlarımızın bir ağaç dalına astıkları o sancağı alıp Avustralya'nın Melborne kentindeki müzeye götürmüş ve altına şöyle bir not düşmüşler: "Bir alayın sancağı, son eri ölmeden teslim edilemez... Bu sancak, sonuncu muhafızın, altında ölü olarak yattığı, bir ağacın dalına asılı olarak bulunmuştur... Kahramanlık timsali olarak karşınızda duran bu Türk Alayı Sancağı'nı, selamlamadan geçmeyiniz". İşte en korkunç savaşın bile, centilmenliğe dönüşen kısa öyküsü... Arda'nın aklı "Türk futbolu, bir süper genci kazandı" diye tam sevinirken, bu sevinç kursağımızda kaldı... Çocuk, büyük adamlar gibi futbolunu oynarken, G.Saray Başkanı Adnan Polat, onun hızlı giden futbol arabasının tekerine takoz koydu... Ayhan'ın, Servet'in, Sabri'nin kolundan kaptanlık bandını alıp Arda'ya taktı... İşte ne olduysa, ondan sonra oldu... Arda'nın yürüyüşü değişti... Kıyafeti, arabası değişti... Sevgili buldu kendine; tutulduğu bir aşkla bağlandığı... Ama aklı başından gitti... Genç yaşında, futbolu ikinci plana attı... Arabasının plakasını bile "34 AST 10" yaptırdı... Yâni "Arda-Sinem-Turan ve 10 numara" En zengin vatandaş bile 50 bin euroluk arabaya binemezken, o 700 bin liralık arabasına 50 bin euroluk plaka satın aldı... Bu hızlı değişim, hızlı yaşantı, Arda'nın yeşil sahalardaki freni oldu... Şimdi gitmekten bahsediyor... G.Saray taraftarının da umurunda değil Arda... Ona "Uğurlar olsun" derken, keyifleri dahi kaçmıyor... "Kendim ettim, kendim buldum" meselesi yâni... Sıra sıra siniler! Adnan Polat'ın, Arda'ya taktığı erken "Generallik apoleti" yönetimin kariyerini sarsarken, iş sadece bununla da kalmadı... Jo, Dos Santos gibi üç aylık emanetçi futbolcularla şampiyonluk kovalayacağını zannetmek ve milyon euroları boşa saçmak da, Polat yönetiminin en büyük defosu oldu... Gürpınar Villaları'nda alem yapan sarı-kırmızılı forvetin tamamıyla, şampiyonluğun gelmeyeceği zaten belli olmuştu... Ama Polat "Turist futbolcuları" koruma adına, kadro dışı bırakılmalarına mani oldu... Kewell gibi, G.Saray'ın en kaliteli oyuncusunun "Dünya Kupası Finalleri'ni" düşünerek, G.Saray'a katkı yapmamasına ses çıkarmadı... Ama Polat'ın ses çıkardığı birileri vardı... Hakan Şükür, Hakan Ünsal ve Hasan Şaş... G.Saray'ın sembol olmuş bu üç ismi ile polemiğe girmek Polat'ın gündem değiştirmesinden başka bir şey değildi... Hakan Şükür'ü burada kutlamak gerekir... Bu kadar "usulüne uygun" cevaplar ancak ona yakışırdı... Galiba, geleceğin "Büyük başkanı" aramızda dolaşıyor... Çocuklar duydu bile! Beşiktaş tribünleri, küfür nedeni ile zaten sabıkalı... Son Sivasspor karşılaşmasında, o tribünler, belki de en büyük ayıplarını işledi... Özel bir gün nedeniyle, İnönü Stadı'nda "Yavru Kartal Geleneksel 23 Nisan Çocuk Tribünü" açan ve oraya yüzlerce çocuğu davet eden taraftarlar, neredeyse 90 dakika küfrü ağzından düşürmedi... Ne F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım kaldı... Ne Emre Belözoğlu... Ne Kuddusi Müftüoğlu... Ne Mahmut Özgener... Çocuklar, kulaklarına kadar kızardı... Maça geldiklerine bin pişman oldu... Beyinleri küfürle yıkanan o genç dimağları bundan sonra kırmızı halı bile serseniz, İnönü Stadı'na getiremezsiniz... Daha doğrusu, velileri göndermez... O tribünler ancak, birkaç gün önce Aziz Yıldırım ve Emre için ağır sözler söyleyen tiyatrocu Haldun Boysan'ı bağrına basar artık... 0-0'lık, 4-4'lük maç F.Bahçelilerin bile ilk defa G.Saray'ın kazanmasını istedikleri bir maç... G.Saraylıların ise "Yenilsek daha iyi" dedikleri bir 90 dakika... Her türlü yoruma açık, iyi ve kötü senaryoların yazılabileceği bir Ali Sami Yen gecesi... Ama sahada muhteşem bir mücadele... Sayısını tutamayacağımız kadar gol pozisyonu... İki kalecinin devleştiği bir gece... Bu maçın en kısa anlatımı "0-0'lık ama 4-4'lük" olduğudur...