Bir hafta önce, Eskişehirspor karşısında oyunu inanılmaz bir hırs ve mücadele sonunda 2-0 yenilgiden 3-2 galibiyete taşıyan Beşiktaş, 11 sezondan beri boyun eğmediği Ankaragücü'ne bu defa tosladı. Üstelik dün gece asla kaybetmemesi gereken puanları, cebinden düşürürcesine saçınca, artık şampiyonluk umutlarını da iyice sıkıntıya soktu. Tamam, sakatlarının sayısı çok. Ama bu bahane olamazdı ki. Başkent'te, genelde kaybetmiyor. İyi güzel de, bu hep böyle gidecek değildi ya. Rakibin eli armut da toplamıyordu üstelik. Geremi, Sapara, El Yasa, Rothen, Vittek, Vassel gibi yabancıların başarılı futbollarına, Hürriyet ve Koray gibi yerlilerin katkıları da yabana atılmayacak kadar büyüktü. Bütün bunlara tribünlerin coşkusunu da ilave ettiğinizde, bir penaltısı güme giden ev sahibi takım, tabii ki Beşiktaş'a kafa tutacaktı. İstatistiklerin göstergesi yönünde işi fazla ciddiye almayan Beşiktaş, "Nasıl olsa, bu günü de kazasız, belasız atlatırım" anlayışı içinde ortaya iyi bir futbol koyamadı. Aslında koyamazdı zaten. Mustafa Denizli'nin bu sezon ilk defa denediği 3'lü defans anlayışı ve 5'li orta saha kurgusu, genelde bakıldığında, gol atmaktan çok yememeyi hedefliyordu sanki. Saçlarını kazıtan İbrahim Kaş'ın sağ kanatta yalnız savaşçı gibi kalması yüzünden, Ankaragücü zaman zaman tüm bindirmelerini bu bölgeden yaptı. Siyah-beyazlı takımın orta 5'lisi; değil beşli, onlu oynasa dün gece yıldızlarını asla parlatamazlardı. Şampiyonluk kovalayan bir takımda Necip, kendi açısından bakıldığında mutluydu ama Beşiktaş açısından bakıldığında ise sadece büyük riskti. Bu çocuğun, siyah-beyazlı formayı giyebilmesi için daha çok fırın ekmek yemesi gerekir. Çünkü o, bir halı sahada oynuyormuşçasına ciddiyetten uzak, riskli ve sadece kesiciliği düşünmekle, ağabeylerine faydalı olamadığı gibi, Ankaragücü'ne kaptırılan topların da faili oldu. Beşiktaş'ta dün gece bir Rüştü klasiği vardı. Uçtu, kurtardı, yıkılmadı. Beşiktaş'ta esas sıkıntı Bobo-Holosko ikilisinde. Sanki aralarında bir problem var bunların. Top ayaklarındayken, asla birbirlerine pas atmayı düşünmeyişlerinin tek bir tanımlaması var. O da bencillik... İşte bütün bu saydığımız olumsuz tablolardan, dün gece Ankara'da bir mutluluk senaryosu çıkamazdı. Zaten çıkmadı...