Başbakan Erdoğan, Türk toplumunun son yıllarda özlemini çektiği bir başkan tipi... Yıllardır, genç, dinamik, sportmen ve duruşuyla güven veren bir siyasinin özlemini çeken Türkiye, sonunda yeni liderinde, tüm özellikleri topladı... Her Başbakan'a olduğu gibi, Erdoğan'ı da yıpratma politikaları tam gaz devam ediyor... Ama o, bazen Kasımpaşalı ağzıyla, bazen de, bir sert lider edasıyla lâfı gediğine koyuyor... Öyle boş lâflara ve yıpratıcılığa kolay pabuç bırakmayacak bir insan Erdoğan... *** İşte o Başbakan, geçenlerde, taa Amerika'dan Türkiye'deki bazı ilgililere mesaj gönderdi : "Cami yerine hastane yapın!" Bunu söyleyen "Dinci" diye kimlik giydirilen bir Başbakan... Taraftarına hoş görünecek sözler yerine, Türkiye'nin gerçeklerini dile getiren bir Başbakan... Bravo doğrusu... Bu ortamda "Cami yerine hastane yapın" demek, öyle görüldüğü gibi, kolay bir mesaj değil... Çünkü o, Türkiye'de, 75 bin 941 cami olduğunu, bunun yanında, hastanelerin sayısının da, sağlık ocakları da dahil, sadece 7 bin 520'de kaldığı gerçeğini görmezliğe gelmiyor... Erdoğan, bu ülkede, 60 bin kişiye bir hastane, 353 kişiye de bir cami düştüğünü biliyor... Yâni, her 70 camiye, bir hastanenin denk geldiği gerçeği, Erdoğan'ın da dikkatinden kaçmıyor... Bu yüzden, boşuna taa Amerika'dan mesaj vermiyor birilerine: "Cami yerine, hastane yapın!" *** Türk sporunda alt yapılara verilen göstermelik destek, bizi ele güne muhtaç eder hale getirmiştir yıllardan beri... Paran varsa ver yabancıya... Bir, iki, üç yetmez... Dört, beş, altı olsun... Yedi, sekiz, dokuza da eyvallah... Yedi Kocalı Hürmüz'ün iştahından da daha kabarık, arzu dolu kulüp başkanlarının, hiç acımadan saydıkları milyon dolarlar, bugün alt yapıların içini kanatan bir davranıştır... Örneğin, hâlâ daha geri alınamayan Ortega'nın cebindeki 11 milyon dolarlık haraç, F.Bahçe'nin şu günlerdeki şampiyonluk kutlamaları ile daha da bir çıkmaza ve unutulmaya terkedildi... Bu vurdumduymazlık, 11 milyon dolar için F.Bahçe yönetimini aciz gösteriyorsa, bu bir yerde, sarı - lâcivertli kulübün elinin kolunun bağlı olduğu anlamına gelir... Oysa, o giden paralarla Türkiye'de bırakın alt yapıları, sayıları sadece 7 bin 520'de kalmış ne sağlık ocakları, ne hastaneler yapılır... *** Anadolu'da toprak sahalarda toz yutan, her düştüğünde mikrobun her çeşidini kapan, hayallerinde hep futbolcu olmak yatan gençlerin dertleriyle ilgilenecek bir yetkilinin özlemini çekiyoruz hep... Belki çok yakında Başbakan Erdoğan "Üç apartman noksan dikin ama yeşil semt sahaları yapın" diye yeni bir tavsiyede bulunabilir... Belki çok yakında, kanunlarla düzenlenen yeni yapılaşma düzeninde, 50 apartmana bir yeşil saha şartı konur... Belki yine çok yakın zamanda, belediyeler, ellerinde diplomaları ile boşta gezen 6 binin üzerindeki antrenörlerden bir kısmını bünyelerinde oluşturacakları bir eğitmen teşkilatı ile her yörede kaybolmaya yüz tutan, ellerinden tutacak bir sağlam bilek arayan gençlerin spora olan hevesini törpüler... Ortega'ya, Washington'a kaptırılan milyon dolarların hesabını soramayanlar, belki bir gün Türk gençliğinin kıymetini bilir, önünü açar... Reklâm arası dizi seyrettiren televizyonların, evlerimizin içinde kurduğu kirlilik ve bencillik terörü gibi, semtlerdeki yeşil alanları, apartman dikme hayaliyle parselleyenlerin rant tutkuları, yakında yerini AB kapısında dolanan Türkiye'nin, yeni anlayış ve bakış açısına terkeder... İşte o zaman ne Başbakan çıkar emir verir, ne de belediyeler, spor alanları kaytarmasına girer... Anlayış, kanun ve geleceğe yatırım kolkola girer, ülkede gerçek reformlar yol alır... *** Biz, Süreyya Ayhan için, Amerika'da havaya girsin, ciğerlerine oksijen depolasın diye fedakârlık yaparken, o bir kişiye gösterdiğimiz hassasiyeti, Anadolu'daki topraktan çıkarılmasını bekler haldeki nice cevher Süreyya Ayhanlar'a gösteremiyoruz... Bir kişinin ülkeye getireceği hava ile kaç yıl avunuruz ki? Elvan'ı kamyonlarla antrenmana götürüp, ayıların kucağına atan da biziz... Onun dünya rekorunu kırmasından sonra hava atan da... Günlük başarılarla, aylarca avunan spor anlayışımız yüzünden, yabancı futbolcu transferine sınırsız özgürlük tanıyan da biziz... Üstelik, Türkiye'de ezilen, alt yapılarda hep altta kalan, kimsenin görmediği, görmek istemediği gençleri körelten de biziz... Evet Başbakan'ın dediği gibi "Cami yerine hastane" yapalım... Ama arada bir de, semtlere, sahası olmayan 100 bin konutluk (örneğin Beylikdüzü) belediyelere de yabancı futbolcu sayısındaki bonkörlüğü kısıtlayıp saha yaparak, o yörelerin insanına saygı duyalım... Yâni, sadece atıp da, mangalda kül bırakmayan palavracılardan olmayalım... Biz yeter ki; önce yeli bulalım... Sonra harman savurması kolay olur...